Aşk bir masaldır artık. Eskilerin canıyla beslediği aşk, kitap sayfası; eskilerin kanıyla beslediği aşk, mürekkep damlası olup raflara kaldırılmıştır. Gökten üç elma yerine üç harf düşer;
AŞK
Ve aşk… Çürüyen elmalardan da öte ayaklar altına, kurtlar sofrasına ve et pazarına düşer. Aşk, günübirlik sevdâların kana bulanmış ellerinden, leke bulaşmış dillerinden bunalır da Yûsuf gibi kuyulara, zindanlara düşer.
Masal bitmiştir artık…
Şimdi… Sorarım sana ey modern çağın akıllı âşığı! Cep telefonlarında, sanal ortamlarda, eğlence mekânlarında ayağa düşen aşkın ellerinden tutup pervâne misali bedenini bir alevde unutup ve bülbül gibi gözlerini bir gülde uyutup kendini sevgide, kendini sevgilide kaybettiğin oldu mu? Yoksa “çıkma” adı altında devşirdiğin sahte çiçekler bâkîydi de gerçek aşkın soldu mu?
Masal bitmiştir artık…
Şimdi… Cevabın sende kalsın modern çağın mantıklı âşığı... Umudumu olsun bana bırak. Cismanî, bedenî, dünyevî arzuların zehirli ipleriyle boğulan gönül; hayâli, rûhanî, uhrevî bir nefesle dirilir bir gün... İnsanlar aşk diye andıklarının, gerçek aşk sandıklarının aslını anlar bir gün... Ve açılır gerçek aşk sandıklarının tozlu kapağı… Kırılır kilit, bozulur mühür… İnsanların sahte riyasından sıyrılıp aşkın o saf rüyasına vâkıf olur gönül… Aşk, iki günlük duyguların iki yüzlü hâlinden ve menfaatle beslenen sevgilerin ahvâlinden ayrılır. Maskeler düşer bir bir… Perde iner ve oyun biter.
Masal bitmiştir artık…
Ve ben… Mutlu sonları umarken, gerçek aşkı ararken, “çıkan” insanlar arasında kaldım bir başıma… Çığ gibi bir çağ kaldı kanlı avuçlarımda. Sözüm, zirveden eteğe düşen ve düştükçe büyüyen bir aşk zihniyetinin tam altında. Karlar altında…
Heyhat! Eski dünyamızın eski aşklarına limanda kalmış yolcu gibi bakıyorum.
Ah hayat!
Daha onu görmeden sevgilinin zülfüne berdâr olan, sevgilinin Elif boyundan sonra iki büklüm Dal gibi kalan, onun peykânını en kutlu hediye gibi gönlünde saklayan divânelerin, virânelerin, biçârelerin hâlini bu dünyanın âşıklarında bulamadığım için olsa gerek…
Bir gözyaşı damlasıyla kendimden akıyorum. Yakıyorum yalan sevdâ masallarını.
Ve bir Dîvân sayfasında hapsedip gülümü, bülbül gibi şakıyorum. Üstadın kelâmıyla vesselâm:
Aşk imiş her ne var âlemde…
Senem Gezeroğlu
21.12.10 |
vakt-i nesir
|
0
yorum
0 yorum: