"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

Sen

Okyanusun taşması bile bir damlanın günahıdır,
Ki sen bir ırmaktın yaşamımda...

Ahmet Erhan
Share
Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü âsi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.

Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği bir akşamdı
hiçbir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.

Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar.

İsmet Özel
Share
Mahremiyetin kalmadığı yerde iffet
İffetin kalmadığı yerde hürmet
Hürmetin kalmadığı yerde hilkat
Hilkatin kalmadığı yerde ise fıtrat bozulur.
Sevgi özgür kılar, tutku tutuklar...
Tene batan gözden ne fayda insana
İnsan bu dünyaya sahip olmaya değil şahit olmaya geldi.

Kaygusuz Abdal
Share
Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var. Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.

Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.

Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.

Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.

Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.

Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.

Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.

Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.

Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız. Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz.

"Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür."

George Carlin
Share
Mihrâbda şekl-i ham-ı ebrû-yı latîfin
Vâcib bu cihetten kamuya secde-i mihrâb

(Ey sevgili!.. İnsanlar namaz kılarken mihraba yönelirler ve orada senin güzel kaşının kıvrımlı şeklini hatırlayarak namazlarını şaşırırlar da onlara sehiv secdesi etmek vacip olur.)

Fuzûlî
Share
Bir gün padişahlar padişahı av için şehirden uzaklaşmış. Yolda giderken pek çok insanın çalıştığı bir tarla görmüş. Merak edip yanlarına yaklaşmış.
Oradaki insanların arasında yaşı doksanı geçkin bir ihtiyar varmış. Bu ihtiyar toprağa bir şeyler ekiyormuş.
Padişah:
-Ne ekiyorsun ihtiyar? diye sormuş.
İhtiyar çiftçi başını bile kaldırmadan cevap vermiş:
-Baharda yeşermesi için ceviz dikiyorum.
Padişah kahkahayla gülmüş.
-Fakat sen çok ihtiyarsın. Şurada iki günlük ömrün kalmış. Neden uğraşırsın? demiş.
Bunun üzerine ihtiyar başını kaldırmış:
-İnsanlar ekip dikmekle zarar etmezler. Başkaları ektiler; biz yedik. Şimdi de biz ekelim; başkaları yesin, demiş.
Padişah bu cevabı çok beğenmiş. Hemen yanındaki adamına dönerek:
-Bu ihtiyara bir kese altın verin, diye emretmiş.
İhtiyar altınları almış ve:
-Gördünüz mü? demiş, benim ağacım daha büyümeden meyve verdi! demiş.
Share
“İki canlı kuşu birbirine bağlasan, dört kanatlı oldukları halde uçamazlar, çünkü ikilik mevcuttur” der Hz.Mevlana.

Ne demek ister acaba bu sözü ile?
Öyle ya, bu koca Aşığın her sözü mânâ ile alakalı bunda ne demek ister?
Acaba bu iki kuş misalinde bize anlatmak istediği şey bedenimizdeki ayrılıklar mıdır?
Aklın başka, gönlün başka istekleri midir?
Belkide çok daha fazla şey, ama yinede şunu söylemek gerekir ki...
Bedeninde birliği sağlayamayanlara Vahdet bileti kesilmez...
Share
Lisânı ağızda olanı değil, lisânı gönülde olanlara yâr et bizi...
Tebessümü simâsında olanı değil, tebessümü gönülde olanlara kat bizi...
Aşkı tende sananı değil, aşkı ruhunda can bilenlere arat bizi!..
(amin)

Hz.Mevlana
Share
......
Yalnızlık tek başına olmak değildir oysa!
Ve yalnızlık değildir bir kişi tarafından terk edilmek…
Ve yalnızlık değildir sevdiklerinin cenazesinde bulunmak…
İnsan, terk edildiğinde değil, yakını öldüğünde değil, tek başına kaldığında değil…
İnsan ancak sana senden daha yakın olanı unuttuğunda yalnız olur.
Sana ait her şeyi vereni,
Ve sana ait olan her şeyi geri alacak olanı
Unuttuğunda yalnız olur ancak.
Çevrendeki her şeyden ve herkesden önce olanı,
Ve çevrendeki her şey ve herkesden sonra olacak olanı,
Unuttuğunda yalnız olur ancak insan, asla unutmaması gerekeni.
O'dur sadece yalnızlığı yok eden.
Ve O'dur sadece seni, seninle mutlu edebilen.
......

Yahya Hamurcu
Share
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte...
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.

Şükrü Erbaş
Share
Ve diyorum ki: Hayat gerçekten karanlıktır istek olmadıkça
Ve tüm istekler kördür irfan olmadıkça
Ve tüm irfan boşunadır, bir işin meşgalen olmadıkça
Ve tüm uğraşlar boşunadır aşk olmadıkça
Eğer aşk ile çalışırsanız bağlanırsınız birbirinize ve Tanrıya.
Aşk ile çalışmak nedir mi diyorsunuz?
Kumaşı yüreğinizden çekilmiş iplikle dokumaktır; sevgiliniz giyecekmiş gibi!

Halil Cibran
Share
Hasbahçe olur dağbaşı bir gonca görünce
Zindan kesilir sultanı olmazsa saraylar
Görmezlere bir manzara israfı bu Rabbim
Beyhûde güneşler doğuyor, nâfile aylar...

F.N.Çamlıbel
Share
Değil mi ki sen bir delisin !
Helâl et gitsin aklını !

Nazan Bekiroğlu
Share
Ben ağlıyorum. Nisan yağmuruyla yağıyorum, sağnak sağnak. Teselli kâr etmiyor yüreğime. Bir türkünün sözleri bağlıyor yüreğimin ağını… Sus diyor, sus, dinle diyor. Anla beni, duy…
Değişmeye başladın sen de, nefsinden bir şeyler umarak... Nefsinin dizginleri boşaldı, aldı seni terkisine...soluklanmadan yürüyorsun adresini bilmediğin müphem diyarlara, diyor.
Ürperiyorum, bu ben miyim diyorum ve düşünüyorum…
Bin türlü vesvesenin insanlığın kalbine yağdığı, sadakatin hicap ettiği, şetaretin hüzne dönüştüğü karanlık günlerin bedbinliği içindeyiz, diyorum içimden. Bahçeler daralmış, dallar baharları giyinmiyor. Sürgün çiçekleri düşüyor gönlümüze. Fesadın kolları, uzanıp girmiş hanelerin en mahremine. Perdeler çekilmiyor huzurun üzerine.

Sofralara Halil İbrahim bereketi düşmüyor. Yalanlar saçılıyor pergulelerden. Irmaklar akmıyor, bedir nehrince. Sözü senet sayan deniz yürekli ulular vurmuyor kıyılarımıza. Bad-ı hazan sürüklüyor firkati üstümüze. Yakup yürekli ehl-i dil, çekilmiş huzurun dergâhına. Susmuş erenlerin müşfik dili. Bir kapı açılmadan, bin kapı kapanıyor yüzümüze.
İradeyi nefsin eline verdiğimizden midir bunca yanılgı Allahım diyor, ağlıyorum.

“Verme iradeyi nefsin eline” diyen bir büyülü ses yakalıyor gönlümü…

Nefis bir yanılgı, bir ızdırap kadehi…
İçilince can yanar, canan/sızlanır…
İnsan akıl/sızlanır...
Nefis bir yanılgı, bir ızdırap kadehi…
İçilince tükenir gönlün fitili, akıl nazlanır
Mantık bitap düşer, gözler bakış/sızlanır
İnsan hayâ/sızlanır…

Şan-şöhret sahibi insanlar olmak için mi, para için mi, insanları kırıp dökmek için mi, oldu desinler diye miydi bunca telaş, bu kadar kavga, bunca zulüm, ihanet, ne içindi? Böylesine bir yorgunluk neyin nesiydi?
Hepimiz değiştik bir şeyler umarak…

Belki on, belki otuz, belki de elli sene sonra hiçbirimizi taşıyamayacak bu dar-ı dünyaya bunca aşk beslemek de neyin nesiydi? Bu sahte sadakatin nefsimizin elleriyle can bulduğunu biliyorum artık. Biliyorum hangi taşa çarptığımı.
Hicret ve niyetimin kimin için olduğunu biliyorum artık… Sebebim, çarem kim biliyorum.

Belki bir ikindi serinliğinde, belki bir öğlen sıcağında, belki tipinin karın savurduğu bir kış günü O’na yürüyeceğiz… Bitecek günün gecenin telaşı… Ama mutlaka bitecek, bitmez sandığımız, tükenmez sandığımız her şey...

Meryem Aybike Sinan
Share
Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli;
Yataklara serildim, cam kırığı döşeli...
Kafam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut;
Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım;
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde;
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde......

N.F.K.
Share
bir çiçek açarken neyi beklerse
onu umuyorum kendime kapanırken...
...
Suavi Kemal Yazgıç

(umutların tükenmemesini dileyerek hayırlı Cumalar)
Share
Belâ budur ki alıştı belâlarınla gönül
Gamın da gelse dile bâis-i meserret olur

(Gönlüm belâlarına öyle alıştı ki; artık senden gam da gelse bana sevinç sebebi oluyor.)

-Nef'î-
Share
Bir gün seni bırakırım ya
tütünü bırakmak gibi bir şey olur bu
Evet, gün geliyor, bıkıyorum senden,
ama İstanbul'dan bıkmak gibi bir şey olur bu.

CEMAL SÜREYA
Share
Koşullar hayatın bize indirdiği kırbaç darbeleridir. Bazılarımız bu darbeleri fildişi beyazlığında ki çıplak omuzlarında hissetmek zorunda kalırken, diğerlerine paltolarını giyme izni veriliyor, işte tek fark bu....

-Oscar Wilde-
Share

………..
Bir kere “alışma” kapısını açmaya görsün insan, sonra ardı arkası kesilmez bunun. Kendinizi bir kere kaptırmaya görün günlerin akışına kalbinizde ne varsa alır götürür. Acılar karşısında kılınız kıpırdamaz olur, haksızlıklara susarsınız. Katliamlar, sıkandallar, haksızlıklar görür, önce biraz yüzümüzü ekşitir, sonra unutur gidersiniz. Eğer her akşam ve sabah kalbinizi şöyle bir hesaba çekmiyorsanız, inançlarınızı bileyip azminizi arttırmıyorsanız, her şeye çoktan alışıp gitmişsinizdir. Böyle değil mi şimdi toplumumuz? Neye tepki gösteriyor, hangi yıkıma, hangi soyguna karşı çıkıyor insanlar? Halkımız büsbütün hafıza kaybına uğramamış mı? Geçmişsiz ve geleceksiz bir hayatın kollarına atmıyor mu insanlar kendilerini ?

Ya hiçbir güzelliği görmez olan gözler ! Bakıyor ama görmüyoruz.Gözlerimizde kat kat
perdeler... Bakın, güneş doğup batıyor, karanlık iniyor pencerelere, deniz eski maviliğini koruyor, gökyüzü yerli yerinde. Değişen sadece biz insanlarız . Bize uysun diye, güzellikleri de kirletip değiştiriyoruz.

Var mısınız alışmamaya, uyuşan yerlerimize iğne batırmaya,var mısınız? Acılara duyarlı olmaya, hafızayı diri tutmaya ve güzellikler karşısında delice sevinmeye var mısınız ?

ALİ ÇOLAK
Share
Hiç ellerin taşı bana değmez, ille dostun gülü yaralar beni.

PİR SULTAN ABDAL
Share
Her visâl bir firâke gebedir
Her firâk, aşkı alevlendiren bir şûle
Bir anlık sohbetin ömre bedeldir
Her ânı firâkin, bir kızıl lâle

Fatih Okumuş
Share
Aklım her gün tövbe eder. Nefsim her an tövbemi bozar.
Arada kalmış bîçareyim iyi ki Senin kapın var.

Hz. Mevlana

Cumanız hayr ola...
Share
Yalan değildi güzel kokunun ezel hatırasını taşıdığı. Yalan değildi bazı şeylerin hep bir şeyle bir şey arasında bir ürperti gibi asılı durduğu.

Günahı ve ihaneti bu dünyada su öbür dünyada ateş arıtacakken, suyla arınmayan âşık kalbinin ancak ateşle durulduğu. Belki de bu yüzden bir büyük yangının koptuğu. Bir ocağın; kelâma mecbur çileden yenik elemden ibaret bir kalpten kopa gelen yangınla tutuşup kül olduğu...

Nazan Bekiroğlu
Share
Hep nefs çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem,
İnsandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem...

N.F.K.
Share
Share
Söylenir ki, bir gün Cengiz Han, tüm hanlarını toplamış, sağ yanına da eşini oturtmuş;
Cengiz Han hanlarına:
“Ben Hanlar Han’ı Cengiz Han, hepinizin hanıyım”, eşini göstererek:
“Bu da benim HAN IM” demiş.
İşte erkeklerin “eşim” anlamına söyledikleri “hanım” kelimesi oradan geliyormuş… Ne kadar insanca değil mi? Kadının adı da var, yeri de, saygınlığı da, işte özlediğimiz Türk ailesi tablosu …

Ya şimdi?
Share
Sabır gerek Yakup gibi tenhalarda gezip Yusuf diye inleyerek...
Zaman gerek Yusuf gibi kuyulardan mısır saraylarına yükselerek...
Azim gerek Muhammed(s.a.v) gibi Ebucehil'in bile hidayeti için yetmiş kez yanına giderek...
Hasret gerek Mecnun gibi Leyla diye aklı ziyan ederek...
Edep gerek Hz.Osman gibi meleklerden bile hürmet görerek...

-Alıntı-
Share
Zalimin ser-rişte-i ikbalini bir âh keser
Rızka mâni olanın rızkını Allah keser

-Nevres-
Share
Ya Rabbi!
Bana ne senin zikrini unutturacak, sana şevkimi söndürecek, seni tesbih ederken duyduğum lezzeti kesecek bir hastalık;
ne de beni azdıracak, şer ve kötülüğümü artıracak bir sıhhat ver.
Ey Merhamet edenlerin Merhametlisi!
Merhametinle bu duamı kabul et...
Share
Bu Bahar açmayacaksa bu çiçek
Sensiz ilkbaharlar nasıl geçecek
Ama elbet birgün esecek
Ruhumu yıkamış yağmurların rüzgarı
Ve hasrete hasat zamanı Yüreğimde biten dikenleri,
ucu aşkla bileylenmiş Oraklar kesecek

Ne Cehennem ateşiyle kıyaslanacak Kalbimin sıcağı
Ne de ilk bebeğini doğurmuş bir annenin şevkat dolu kucağı

Sen; Aşka düşkün Yare küskün bir tezat
Ben; Kimse benim kadar sevmesin isteyen masum bir fesat
Sayende Ok'u küflenmiş Eros'un
Artık işleri kesat...

Elbet vazgeçeceğim bende
Dünyanın "Yedi" Harikası yok olduğunda
"Yediveren" çiçekler koparıldığında

En az Yedi kişi kılacak cenaze namazımı
Cami avlusuna bıraktığın Ruhumdaki çocuk
"Yedi uyuyanlar"la birlikte uyandığında...

Aşk; Ne öğretildiyse hepsini unutmaktır
yarin gözlerine bakınca
Belki birgün anlarsın değerimi
Mezar taşımda " Ruhuna el Fatiha " yazınca.

Korkmaz Bıçkın
Share
Fazla gülmeyi terk edene heybet verilir.
Fazla konuşmayı terk edene hikmet verilir.
Fazla yemeği terk edene ibadetin lezzeti verilir.
Mizahı terk edene zerafet verilir.
Dünya sevgisini terk edene ahiret sevgisi verilir.
Başkalarının kusurlarıyla uğraşmayı terk edene, kendi kusurlarını ıslah etme imkanı verilir.

Hz.Ömer(r.a)
Share
Kaldır başını topraktan ey İsrail!.. Kaldır başını ve vahşet karşısında gözleri ve kalpleri kör olan çocuklarına bir bak!.. Sen ki Rahman olanın "Muhsin" elçisi iken senin adına hükümet ederek senin temiz adını kirletenler bu vahşet genlerini senden almış olamazlar. Onun için ya reddet bunları evlatlıktan, yahut Yusuf'un gömleğini yeniden tutuştur ellerine. Ta ki gözlerine sürsünler, ta ki olmayan vicdanlarına ve yüreklerine sürsünler ve vahşetle kör olan gözleri yeniden görsün.

Kaldır başını topraktan ey İsrail!.. Sen ki sabır timsali Eyyub'un yeğeni, İshak ile Refeka'nın oğlu ve Allah dostu Hanif İbrahim'in torunusun. Sen ki Allah'ın seçtiği kutlu kullardan, salih amel üzre elçilerden, saf ve berrak yaratılışlı nebilerdensin. Sen ki sınavlar aşıp geçtin, hasretler çekip piştin. Senin adın Ken'an'da "huzur" olarak anılırdı bir vakitler, neslin insanlara hidayet dağıtırdı. Sen ki "Tanrı'nın halkı" demek olan İsrail adını taşırdın, ve sen ki benim dilimde hâlâ "Yakup (Allah'ın kulu)" olarak anılırsın. Sahi İsrail, sahi bu insanlıktan yoksun vahşiler, bu yırtıcı sırtlan nesli senin çocukların olabilir mi?

Ey İsrail!.. Biz seni çok seviyoruz. Lakin bazı çocuklarından şikâyetçiyiz. Hani Yusuf ile Bünyamin'e bile insanlık dışı muameleleri reva gören çocuklarından... Şimdi dünyanın gözü önünde senin adını kirletenlerdir onlar ve yeryüzünde senin adını kirletmeye vahşice devam ettikleri sürece de şikâyetçi olacağız. Bütün dünya da şikâyetçi olacak hatta!.. O halde kaldır başını topraktan ey İsrail!..

Share