"düşün, düşün ki düşün gelişsin"
Sultan Mahmut bir gün tüm vezirlerini toplayıp, bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle birşey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim diye buyurmuş.Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar, yüzüğü vermişler. Sultan Mahmut tamam işte bu demiş. Yüzüğün üzerinde "bu da geçer Yâ Hû" yazıyormuş....
Share

Image Hosted by ImageShack.us

Mahallede aşağılanıp, horlanan çelimsiz çocuklar gibiyim.
Oyunlara ancak adam eksik olduğunda kabul edilen beceriksiz çocuklar gibi.
Hayata katılmakta güçlük çekiyorum.
Benim mevsimim sonbahar.
Sokakların tenhalaşmaya başladığı vakitler.
Tek kişilik oyunlar ustasıyım ben.
Tek kişilik özlemler, tek kişilik acılar ustasıyım.
Ben yağmur arıyorum.
Ben yağmur arıyorum.
Ben yağmur arıyorum.


Ben seni arıyorum.


Tarık Tufan
Share
Bir gönül mü kırdın; ağlamalısın.
Hele özür dilemesini bilmiyorsan; senden dost olmaz, senden yârân olmaz.Ya incittiğin, kırdığın gönlü Allah seviyorsa, Resulullah (sav) seviyorsa,
Hatta arz-ü semâ dahi seviyorsa…

Nerden bileceksin,bilmiyorsun..
Bilseydin ödün kopardı dokunmaktan!..

Her varlığı yalnızca Allah’tan ötürü sevmek ve övmek gerektiğini asla unutmamalısın...
Allah seni mahlukattan uzaklaştırdığı zaman bilki sana kendi dostluğunun kapısını açmak istiyordur.

Ataullah İskenderani
Share
Kapılar vardır, ardına kadar açık tutulan;
Kapılar vardır, üst üste kilit vurulmuş.
Kapılar da vardır.. bir açılan, bir kapanan.
Kimi kapılar, ha bire açılmaktan gevşemiştir;
Önüne gelene buyur der, gireni çıkanı belirsiz.
Kimileriyse, açılmaya karşı mukavemetlidir;
Önünde duranı bekletmeye, sanki yeminli.
Kapılar!
Kimisi pembedir, kimisi mavi, kimisi yeşil;
Kimisi de kap kara olmuştur pislikten.
Temiz kalan kapılar vardır, mis gibi;
Leş kadar kirlenmiş kapıların, yanı sıra.
Kimileri taş kadar sağlam duruyorken,
Kimileri çürüyüp kokmaya başlamıştır.
Kapılar!
Dışarıdan kilitleneni vardır, çıkamazsınız..
İçeriden açılanı vardır, giremezsiniz.
Tekmelersiniz; ne girip, ne de çıkamayınca.
Ve işte!
Her insanın da bir kapısı vardır, kalbine açılan;
Ama kırılmış, ama yıkılmış, ama param parça.
Ya da, hâlâ.. henüz, hiç dokunulmamış.

Kâzım Mızrak
Share
Bir genç, mahallesinden bir kızı sevmişti. Sonra yolları ayrıldı ve genç gurbete gitmek zorunda kaldı. Aradan uzun yıllar geçti, içindeki aşktan zerre miktar eksilme olmadı. Geri dönebildiğinde sevgilisi ona sitem etmiş ve şöyle demişti.
- A gönlüme hükmeden!.. Bunca yıl geçti, yolunu gözledim. Ne bihaber, ne bir mektup?!... Meğer ne kadar vefasızmışsın?!...
Hakiki aşık başını yere eğdi, gözlerinden yaşlar boşandığı sırada cevap verdi:
- Ey Sevgili! Yüzünü görmek benim için uğruna ölünecek bir hasret iken, o şerefi postacıya mı bağışlasaydım?!...


İskender Pala
Share
Share
AŞK; sözle olsaydı kalem mecnun olurdu.

Dil ne bilir aşkı, onda şevk mi var?

Var diyenin aklı şu kalem kadar…

Ahrâzi
Share
Esirimdir ben anı öldürem bugün yarın dermiş
Yeter ölünce bu dirlik efendim ol padişahımdan

(Sevgili benim için "o benim esirimdir onu bugün yarın öldürebilirim" diyormuş. O padişahımın bu sözünden daha büyük saadet olur mu ?)


-Usulî-
Share
Ey oğul!
Dünya derin bir denizdir, pek çok insan onda boğuldu.
-Gemin takva
-Yükün iman
-Halin tevekkül olsun.

Umulur ki kurtulursun...!
Share

Zor

Düşüyor içime dipsiz bir kova
Yaşamak ne zor kalbi olana.

İbrahim Tenekeci
Share
Yavuz Sultan Selim
Share
Bir Fransız yazar, Mehmet Akif'e:
-Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu? diye sorduğunda Akif:
-Daha önceleri öyleydi, karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz :)
Share
Share
Senin Gibi Kalpsiz Değilim
Sol yanımda bir sancı,
Senden kalma bikaç umut parçası,
Batar durur sessizce,
Sol yanımda bir agrı,
Kaldıramam bu yükü fazla,
Atacagım sen hiç hak etmedigin kalbimden,
Senin yaptıgın gibi,
Unutamam ben,
Ama hak etmedigin yerdesin,
Buna izin vermeyecegim,
Gözyaşlarımla kanasada hergün yaram,
Her gün azaltacagım,
Yaramı saracagım,
Ve seni o layık olmadıgın kalbimden çıkaracagım,
Sen bundan sonra,
Belki bir şarkıda,
Belki bir şiirde gelirsin aklıma,
Bak unuturum demiyorum senin gibi,
Ama gelirsin aklıma,
Senin kadar acımasız olmadım ben...

Alev

Share
Yolculuk, her zaman düşündüm onu;
İçimde bu azgın davet ne demek?
Oraya, nerdeyse güneşin sonu,
Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.

Altımdan kaydırdı bir el minderi;
Herkes yatağında, ben ayaktayım.
Bir gece, rüyada gördüğüm yeri,
Gözlerim yumulu, aramaktayım.

Beni çağırmakta yabancı dostlar;
Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız.
Eski evde, şimdi bir başka ev var:
Avlusu karanlık, suları tadsız.

Her akşam, aynı yer, aynı saatte,
Güneşten eşyama düşen bir çubuk;
Yangın varmış gibi yukarı katta,
Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!

Başım, artık onu taşımak ne zor!
Başım, günden güne kayıtsız bana.
Dalında bir yaprak gibi dönüyor,
Acı rüzgarların çektiği yana…

Necip Fazıl Kısakürek
Share
Ne azabına dayanacak halim, ne de rahmetinden mahrum kalmaya mecalim yoktur…
Vefasızlık edip Sen’den uzak kalsamda, halim Sensiz edemeyeceğimi haykırmaktadır.
Vefasızlığım nispetinde değil, ihtiyacım nispetinde Senin lûtfuna talibim…

Amin.
Share
Bu suçlarla beni tartarsa Rahman...
Kırılır arşa-i mahşerde mîzan...

Mesihî
Share
Buluttan bir damlacık indi denize. Enginliği görünce utandı.
Kendi kendine, "denizin karşısında ben de kimim ki... Onun varlığına göre ben yok sayılırım" dedi. Kendisini küçük gördüğü için sedef gönlünü açtı ona, bağrına bastı ve korudu. Kader onu o denli yüceltti. Naz ile besledi damlacığı sedef ki, sultanların tacına kondurdu sonra inci olarak... Damla kendisini alçak gördüğünden yüceldi, yokluk kapısına kapılandığı için var oldu.

Bostan- Şeyh Sadi-i Sirazi
Share
Ve şimdi hayallere açık pencereyi kapatma vakti
Zaten varsa bir güzellik ömrü ne kadar sürer ki?...
Çektim perdeleri kaldırdım hayalleri
Belkide bu diyardan artık gitme vakti...

Şafak...
Share
İnsanı Allah yaratmadıysa, niye yalnız Allah’a teslim olunca mutlu oluyor?
İnsanı Allah yarattıysa, niye insan O’na isyan ediyor?

Blasie Pascal
Share
Seni gönlüm gözümden fazla, gözüm gönlümden fazla seviyor.
Gönlüm seni gözümden, gözüm seni gönlümden istiyor.

-Fuzuli-
Share
Zamanın birinde alim zatlardan biri bir nehir kenarında namaza durmuş..
Mecnun tam o sırada sözde alim zatin önünden geçmiş..Adam öfkeyle namazını bozarak:
'Bre melun görmez misin ki namaza duruyorum, ne diye önümden geçersin?' der.
Mecnun'un cevabıysa ilginçtir:
“Ben Leyla’nın aşkıyla senin namaz kıldığını görmezken, Sen Mevla’nın aşkıyla beni nasıl gördün...?”
Share
Rabbimiz!

Geçmiş için manâsız üzülmekten, gelecek için lüzumsuz kaygılanmaktan, bizi muhafaza eyle…
Bu günümüzü dünlerin hüzünlerine ve yarınların endişelerine galip getirme…
Bu günümüzü “deli-dolu” değil, “dolu-dolu” yaşamayı nasip eyle…
Amin.

Cumanız hayr ola...
Share
Sevilen sevdirmezse, seven sevemez. Hatırlıyor musun?
Havva: "Hatırlıyorum ama..."
Duraksadı, sonra sürdürdü:
"Aslonan seven mi, sevilen mi ?"
"Aslolan elbette sevilendir" dedi ses.

Havva: "Senin hesapça öyle görünüyor, ama ben diyorum ki, sevende sevme yetisi bulunmadıkça, sevilen ne yapabilir, elinden ne gelir ?"

Rasim Özdenören
Share
Hor bakma dil-i vîrânuma aşka nazar it
Gördüğün genc-i nihân mahzen-i vîrâna geçer

(Bu yıkık ve viran gönlüme hor bakma da, (sen asıl orada bulunan) aşka nazar kıl! Çünkü, gördüğün o gizli hazine, yıkık, viran mahzenin içerisinde bulunmaktadır.)

Avnî
Share
“Gönül gibi kelimelerin batı dillerinde karşılığı yoktur. Çünkü batıda böyle kavramlar hala yoktur. Derin, eski kültürleri olan Asya milletlerinde vardır. Batı bu eksikliğin acısını bugün bol bol çekiyor. Sanayide ilerlemiş, madden zenginleşmiş olmalarına rağmen batının insanları ve toplumları huzursuzluk, mutsuzluk içindedirler...

Sözün kısası, “Osmanlıca”dır, diye “hikmet”, “rahmet” gibi sözcükleri atmak çok şey kaybetmemize yol açar. Halbuki biz kendi insanlık hasletlerimizi korumakla kalmayıp bu zavallı batıya da onları öğretmeliyiz. Hele Türk dilinin unutturulup, ulusumuzun Anglolaştırılması oyununa kurban gidersek, gençlerimiz yabancı dilde, misyoner tipi okullarda yetişmeğe devam ederse gönül gibi sözcüklerle birlikte gönlümüzde gider.”

Oktay Sinanoğlu
Share
Bir şey kaldı gecelerden birinde Senden.
Öncesinde bilinmemiş bir şey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı.
Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..

Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.
Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,

Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.

Özdemir Asaf
Share
Ne yazık ki vücudun çökmesi zekânın olgunluk zamanına tesadüf eder. Mânâsız çocukluk, tatsız gençlik, olgunluk çağma hazırlanmaktan başka nedir? Zekâ -nar, ayva ve portakal gibi- geç renk ve koku kazanan bir sonbahar mahsulüdür. En az kırk sene güneşte pişmeden bu asîl meyve ballanmıyor. Dünyayı idare eden, ilim, fen, san'at ve edebiyat cereyanlarını idare eden, şakakları beyazlanmış kafalardır. Genç allâme ve genç dâhi bir mucizedir ki bazı yerlerde vücut buluyor.
Ne olacağı meçhul yeni doğmuşlara yer açmak için ölümün her sene, bilhassa baharda, kır saçlara attığı tırpan, kim bilir, tabiata karşı insan zaferini ne kadar geciktirmektedir!
Ahmet Haşim
Share
Galiba insanın yakışıklı bir kalbi olmalı önce
Sık sık tozu alınmalı, parlatılmalı aynalı sözlerle
Benimse kalp hususunda cilalı bir cümlem bile yok
Mırıldandığım sözlerin çoğu ondan gelse de…

Haydar Ergülen
Share
Davud’u ziyarete giden Lokman onu demiri eritip şekil verirken gördü. Demirden küçük halkalar yapıyordu o ulu bilge sultan sonra bu halkaları teker teker birbirine geçiriyordu. Lokman o güne kadar böyle bir şey görmemişti, hatta bu sanatın nasıl bir sanat olduğundan habersizdi.

Hayret içinde kaldı.“Sorsam” diyordu içinden, “neden halkaları böyle birbirine geçirmede?” Sonra caydı sormaktan, “sabretmek gerek” dedi, “sabır hedefe giden yolun kılavuzudur.” Sabreden kuş ötekilerden daha iyi, daha güvenli uçmaz mı? Elbet nedenini açıklar, dedi içinden. Hem sabırsız için kolay olan birden zorlaşmaz mı? Böyle bekledi bir süre Lokman. Davud ince ince çalışıp işini bitirdi.Ve zırhını tamam edip üzerine giydi. Lokman, sabrın yararını ve o demirden halkaların ne işe yaradığını görmüştü. Davud anlamıştı onu.

“Ey temiz gönüllü” dedi, “bu gördüğün, savaşta yaralanmayı önleyen güzel bir giysidir!”
“Sabır da kutlu bir giysi” diye karşılık verdi Lokman “Üzüntüyü önlüyor o da.”
Tanrı nice kimya yarattı ama hiçbiri sabır iksiri gibi değildir.

Mevlânâ/Mesnevi
Share
"Dil-rübâlar kim benim sabr u karârım aldılar
Çektiler evvel elimden ihtiyârım aldılar"

(Gönül avlayıcı güzeller,sabrımı ve tahammül gücümü aldılar. Önce elimden tuttular sonra aklımı fikrimi başımdan aldılar.)

Hayâlî
Share
Emevi halifesi Süleyman bin Abdülmelik, İslam büyüklerinden olan Ebu Hazim'e;
- "Biz neden ölümü sevmiyoruz?" diye sormuş.
Ebu Hazim cevap vermiş:
- "Çünkü Siz bütün yatırımlarınızı bu dünyaya yapıp, ahiretinizi harap ettiniz. İnsan, elbette yatırım yaptığı bir yerden, harap ettiği bir yere gitmek istemez"
Share
''Sana verdiğim değerleri seninmiş gibi kabullenme yanılırsın. Sen o değerle sadece bende varsın, ben seviyorsam sen bahanesin...''

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN...
Share
Keser gibi olma; hep bana, hep bana. Rende gibi olma; hep sana,hep sana. Testere gibi ol; hem sana, hem bana.

Mevlana
Share
Kader beyaz kağıda sütle yazılmış yazı;
Elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı!

Necip Fazıl
Share
2070 yılında doktora yapan bir üniversite öğrencisi, mesela bizim hikayemizi hiç bilemeyecek. "Bizim hikayemiz" diye gazete sayfalarına takılı kalanları toplayacak önce. Sonra TV arşivlerini çağıracak imdadına. Çok satanlar listesini tarayacak yıl yıl. 1600 ailenin belirleyip de bizim hiç bir zaman içinde olmadığımız reyting listelerinden zevkimizi toparlayacak belki. Moda dergilerine bakıp "Böyle giyiniyorlardı" diyecek. Sulu sepken gazete sayfalarında milenyum öncesi beklentileri not edecek tezinin en önemli bölümü için. "Dinci kanalları" tarayacak ve bizi göremeyecek. Bir kalabalık fotoğraf ilişecek gözüne sadece. Polisler tarafından tartaklanan. Bir kalabalık fotoğraf üniversite önünde bekleyen. Sadece üniversite önlerinde beklerken "haber" yapılan...

Fatma Karabıyık Barbarasoğlu

Share
Dünyanın sıkıntı ve üzüntülerini dert edinip, ahretin sıkıntı ve üzüntülerini göz ardı eden kimse; kendisini parçalamaya gelen aslanla ilgilenmeyi bırakıp da, kendini ısıran pire ile mücadele eden kimseye benzer.

İbn Ataullah el-İskenderî
Share
Sensiz susuzum , soluk ve cansız
Sensiz kimsesizim , garip ve mahzun
Sensiz kaybolmuşum , bitap ve çaresiz
Sensiz daralmışım , havasız ve baskın…

Rabbim bizi hayr yoldan ayırmayıp, yalnız hakikatlere inananlardan eylesin. (amin)
Share
"Yılda bir gün kurban keserler halk-ı âlem ıyd içün
Dem-be-dem sâat-be-sâat men senün kurbanınam"
-Fuzuli-
Kurban Bayramınız mübarek olsun :)
Share
Sorgu dolu gözlerin hüzünlü. Denizin dibini araştıran ay gibi, onlar da ne demek istediğimi anlamaya çalışırlar. Hiçbir şey saklamadan, gizlemeden hayatımı inceden inceye gözlerinin önüne serdim. İşte bunun için sen beni tanımazsın. Eğer o bir mücevher olsaydı, boynuna takmak için yüz parçaya bölüp bir gerdanlık dizebilirdim. Eğer o, sadece yuvarlak, küçük ve latif bir çiçek olsaydı, kökünden koparıp, saçlarının arasına takabilirdim.

Fakat o bir kalpdir,sevgilim. Nerde onun dibi, nerede kıyıları?

Rabindranath Tagore
Share
Nice arz idem hele sûz-i dili dildâre ben
Nâme göndersem kebûter iltemez biryân olur.

-Hayretî-

(Sevgiliye hâlimi nasıl arz edeyim ki görünen tek çare güvercinin ayağına bağlayıp göndereceğim bir mektup ama; mektubumdaki satırların ateşinden zavallı güvercin havada kebap olup düşecek…)
Share
İçte deprem olur dışın düğümü
İhlâssız çözülmez işin düğümü
Aklımdan geçeni, düşündüğümü
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?

Abdurrahim Karakoç
Share
Kelime sestir. Şiir mûsikîdir. Batı'da kelâm oyun değildir, şiir oyun değildir. Batı'da kelime bir kavga silâhıdır. Batı'da kelime yüzünden cemiyetler harb ederler.
Biz Tanzimat'tan sonra düşünmeye ve kelimelere mânâ vermeye başladık. Osmanlı yüz sene çalıştı ve bir düşünme zemini kuruldu. Tam gelişeceği esnada harfler değişti. Bir sene öncesine dahî yabancılaştık. Böyle bir felâket hiç bir milletin başına gelmemiştir. Harfler de değişince tam bir anarşi doğdu. Anarşi oradan mîrâs kalmıştır. Her kelime gündüz dikilir, akşam sökülür bir fidan gibi tutmaz olmuş. Bu şartlar altında ne yapılır? Kelimeleri muhafaza etmek lâzım.
-Cemil Meriç-
Share
Yolu şaşmış aşk acısı sineme sığdı nezaketen
Yanmam tez günde geri gitse veda etmeden
Çok oyalandı ne tür kuytu buldu bende bilmem
Bir daha mı davet? Bir gün misafir etmem.

Olursa yuh olsun umurum!
Nice öğreneceği varsa öğreniversin öğrenen
Hayır efendim tınacak ben miyim beni
Lâ-yuhsâ çekiştirdiklerini
Neymiş nedir nolcak bana yakıştırdıkları
Kızıltoprak lakerdayı
Sahih haber mi bellesem
Tek bıraksın beni bu aşk acısı
Çıkmasın efendi tavrım rezelerinden
Çarpıntıysa duruversin tüleklikse dürülsün
Sanılıvereyim ebkem
Kalayım çektiğimle ağına kemin kümün düşmeden
Lâkin neleri nerde karıştırdım
Annem duysun istemem.

Aşk acısı çingenelik oburu haysiyet kıran ziyafet
Ne kaya ardı kaldı boz ne yoz yazı
Ne tarifsiz parfümüyle çay boyu ne de mor koru
Adam yerine konmamak eh bu kadar olurdu
Aşktaki tafraya bak yahu bu ne cür’et
O iliğe işlemeler o kibir o kendini beğenmişlik
Nedir o en olmadık yerde göğüs geçirme pozu
Parça bölük serap bohçalanması cin isi sihir tozu
Düştü çoktan ne kadar felsefem varsa suya
Beni ilginç buluyor hayran udî gitara
Zifre ayva tüylerimdi beni mahza hapseden
Hani biz idiymişiz Maturudî Türklerden
Yön işte oysa vara vara vardıksa
Sabitemiz hakikaten Kartezyen.

Hüngür bütün gündür
Dindiren dingil sızıyı
Ensemde boza pişiren
Su dökündür inat sürdür sarımsak kok
Halden anlar bir Allah’ın kulu da mı yok.

İsmet Özel
Share
İnsanlar, bazen kendilerini basite alsa da; bir insan yine ancak bir insan kadar basittir, veya değerli...
İnsanın değeri, gösterdiği istikamet ile ölçülür! Bunun için ben, her insanı, yoldaki bir tabela gibi görürüm... Bu levhaların ucu farklı mıdır ki bir insanın işaret parmağından? Yolda herkes herkese sorar, her levhaya bakar. Ama keşke herkes doğruyu bilse, doğruyu dese, doğruyu görse...
İşte bu noktada sen, kendini basite almamalısın; Şehrin yönünü biliyorsan!..
Ayakta duran ve başı dönmemiş her tabelanın işaret parmağı der ki: “Şehir şu tarafta!”
Bir insanın hayat boyu yapması gereken en önemli vazifesi; işte bu şehre doğru yürümek ve her sorana şehrin yönünü göstermektir!
Aslında insan, bir yol levhası kadar sade ve basittir.
Ama insan, bir yol levhası kadar zararlı ve tehlikeli de olabilir...
Fakat, bir yol levhası kadar önemli, değerli ve kurtarıcı olmak; her insanın mes’uliyetidir!

Muammer Erkul
Share
Allah'ım!
"Bismillâhirrahmânirrahîm"in sırları hürmetine, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin zâta ve onun bütün âl ve ashâbına, Senin rahmetine ve onun hürmetine yaraşır şekilde salât ve selâm eyle. Bize de, Senden başka, hiçbir mahlûkunun merhametine ihtiyaç bırakmayacak bir şefkat ve rahmetle merhamet eyle.
Âmin.
Share
"Bil ki ey sevgili
Ben seni aklımdan hiç çıkarmadım; ben sadece aklımı çıkardım
Ve böyle bilsin bütün dünya,ben aklımı senin rağmına değil,senin uğruna senden çıkardım"

Dücane Cündioğlu / Cenab-ı Aşk'a Dair
Share
..........
Yağmur Herkese Yağar
Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini
Onca Şarkı Onca Film Onca Roman
Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi

Murathan Mungan
Share


Neva ses Gönül makamı Gel gör beni aşk neyledi

Share
Vaktiyle Bursa’ da bir müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:
“Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye...
Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş.
“Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunuMüslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..”
diye çıkışmışlar adama.Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin isbat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne isbatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzûrunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş.
Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş.Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş...Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl,Müslüman’a haram yazarsın?..”Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin isbat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”
- “Eeee?!..”-
“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rastgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…”Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masûmdur, gerekirse kefâlet ödeyelim...” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultânım, artık bırakmak zamanıdır” demiş.Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler… Az zaman geçmiş ki, adam:
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz içinyaptırınız Sultânım” demiş.Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar âyininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutlulukk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyladaha bir sarılmışlar birbirlerine... Sultan:
- “Bitti mi?..” demiş adama.
- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimde nedir isteğin?..”
- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimad edilen âlimini alınız minberinden…”Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler...Ve ne olmuş bilin bakalım?..Bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa va’zı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış...Geçmiş bir hafta, “nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Aptal ve câhil bir imam tâyin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri… Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta derdest edilen koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kimbilir ne halt etti de tevkif edildi!..”
- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma...”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi?..Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lûtfen, böyle Müslümanlar’a su helâl edilir mi?..”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:

- “Hava bile haram, hava bile!..” demiş...
Share
Duayı ellerimizle yaparız. Çünkü herşeyi ellerimizle işleriz. Ellerimiz, Allah'ın yarattığı bir çift fiziki duadır. Onlarla işlediğimiz herşey, duamızın bir parçasıdır. Dua ederken kaldırdığımız ellerimizle, aslında "Ya Rab! Bu ellerle yaptım!" demiş oluruz. "Ya Rab! Elimden geleni yaptım, gelmeyen konusunda sana sığınıyorum!" demiş oluruz."Ya Rab! Ellerim bana yetmedi! Tut ellerimi, bırakma beni" demiş oluruz.
Mustafa İslamoğlu
Share