"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
İşin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
Küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması… 

Ah Muhsin Ünlü
Share

Eskiden utanınca yüzü kızarırdı tüm ergenlik kızların
Şimdi yüzü kızarınca utanır oldularsa suçu kimde bunların

Eminim anneleri yaprak kuruturlardı defterlerinde
Adları Ayşe adları Fatma nesrin gülsüm en çokta masum
İçinden ok geçen karalama kalpler çizerlerdi
Utanır yine çizerlerdi
Hepsi biraz kareli defter biraz kurşun kalem birazda teneffüs saati gülerlerdi
Sevmek o zaman yaralı bir kalpti
Sevmek o zaman utanmak demekti
Aşk henüz ayağa düşmemişti
Sevmek belkide biraz utanmaktı

Eskiden utanınca yüzü kızarırdı tüm ergenlik kızların
Şimdi yüzü kızarınca utanır oldularsa suçu kimde bunların

Eminim eskiden anneleri okuldan çıkınca ilk adres eve giderlerdi
Gölgelerine bile değmekten çekinir
Sevdiği bile olsa bir oğlanın gözleri akı verse bakışlarından
Kirlendiğini düşünüp gözyaşlarıyla silerdi
Sevdiğinin hayalini gözlerinden
Sevmek o zaman tertemiz bir hayaldi
Sevmek o zaman yabanıl bir umudun değmediği
Sevmek şıpsevdi bir iştah değil
Sevmek uzaklarda çok uzak bir evin penceresinde
Sabırlı bir beklemeyle sulanan bembeyaz bir menekşeydi
Kuzum değişmeyen neydi eskiyen ne
Zaman mıydı değişen yoksa değişmek kirlenmek için bir bahane miydi
Biz mi büyüdük ar yıkanmaz mı utançla
Geçmi kaldık yoksa geçmi kaldık
Avuçlarımızdan kayıp giden sabahla…

Bedirhan GÖKÇE
Share

Sûya virsün bâğbân gülzârı zahmet çekmesün

Bir gü’l açılmaz yüzün-tek virse bin gülzâre su

Fuzûlî'nin bu nadide beyiti ile Peygamber efendimizi yâd ederek, Miraç kandilinizi kutlarım. Dua ile...
Share

"ben" desem küfür olur
"sen" desem deveran
"sen" desen ölürüm
"ben" desen feveran

Alper Gencer
Share

Birinden 'utanıyorum'... 
Sonra 'U' gidiyor, onu 'tanıyorum'..
Zamanla 'T' de gidiyor, onu sadece 'anıyorum'..
En son 'anı'lar da gidiyor, 'yorum' yapamıyorum !

-alıntı-
Share

sevdik mi şeklimiz değişiyor kardeşim
kurnasız boşanıyor çeşmemizden su
dağılıp yokuşlara sardırıyoruz
suyumuzu zeminler eğip büküyor!
oyunumuz kalmıyor, soğuk değil sırtımız
atımızdan inerken yere çarpıyor birden
at üstünde gövdemize bindirilen hız

sevdik mi dolanırız kendimizle ha bire
yalnızlık peyda olur, bin bir çeşit yalnızlık...
başlar dama oynamaya bizimle dünya
istemesek de işte kurallıdır elimiz
son taşımız yetmez devirmeye o yari
çünkü dama böyledir; acı çekmek mecburi..

Alper Gencer
Share

Allah'ım, Sana ve dualara itimadımı artır; sebeplere riayeti de bir vazife şuuru olarak vicdanıma duyur!
Allah'ım, ne azabına dayanacak hâlim, ne de rahmetinden mahrum kalmaya mecâlim var...
Allah'ım, vefasızlık edip Senden uzak kalsam da, hâlim, Sensiz edemeyeceğimi haykırmaktadır.. vefasızlığım itibarıyla değil, ihtiyacıma göre Senin lütfuna tâlibim...!

Cumanız hayr ola...
Share

Şimdi tîg-ı cevr ile öldürme kurbân oldugum
Îd-ı edhâ geldüginde idesin kurbân-ı îd...

-Bakî-
Share

Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var..
Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar..

Arif Nihat Asya
Share

Arpa ekilen topraktan buğday biçildiği görülmemiştir, ne ekersen onu biçersin.

"Avustralya Sidney'de yaşayan Kate Ogg, 27 haftalıkken ikiz doğurdu. İkizlerden kız olanı Emily sağlıklıydı, erkek kardeşi Jamie nefes alamıyordu.
Doktorlar, yaklaşık 20 dakika bebeği hayata döndürmeye çalıştı. Ancak bebek nefes almıyordu. Bunun üzerine doktorlar veda etmesi için Jamie bebeği annesine verdi. Anne, bebeği 2 saat boyunca koynunda tutup okşadı, bebeğiyle konuştu ve bir mucize gerçekleşti. Bebek yeniden nefes almaya başladı. Kate Ogg, o dakikaları şöyle anlatıyor: 'Gözlerime inanamadım. Jamie elini kaldırdı ve parmağımı tuttu. Gözlerini açtı ve başını sağa sola çevirdi. Bu gerçek bir mucize!' Uzmanlar, bu harikulade olaya "kanguru tedavisi" adını veriyorlar." (Hurriyet.com.tr., 27 Ağustos 2010)

Bir sohbette bu konuyu anlatırken Afganistan'ı pek yakından tanıyan Mehmet Güney, bize şunu anlattı: "1985'te Afganistan'da Meymene bölgesinden geçerken 17 kişilik bir aile çığ altında kalır. Günler sonra çıkarıldıklarında aileden 16 kişinin öldüğü anlaşılıyor, sadece bir bebek annesinin göğsüne sımsıkı sarılmış olarak nefes alıp veriyor." Hayatın gözlerimiz önünde akıp giden sayısız mucizelerinden biridir ve bizler mucizelere bakarken, onları görmüyoruz, çünkü dünyaya olan tutkunluğumuz basiretimizi bağlamıştır.
Mesele, mucizelere karşı kalp gözümüzün kapalı olmasından ibaret değil, eğer "insan hakları" kavramı çocukları da içine alacak kadar geniş tutulacaksa -ki İslam fıkhına göre annesinin rahmine düşen ceninin bile hakları var; mesela Hz. Ömer cenini mirastan pay sahibi kılar- bu durumda, kadını psikolojik, sosyal ve ekonomik zorlayıcı enstrümanlarla evin dışına süren piyasa kapitalizminin mağduru "bebeklerin ve çocuklar"ın da haklarının korunması lazım.

Uzmanlar, "Bebek dünyaya geldikten sonra yeme ve barınma ihtiyaçları giderilse de stres yaşaması mümkündür" diyor: Bebeği depresyona itecek en önemli sebep anneden mahrumiyettir, ilk altı ayda annenin bebekten ayrılması halinde üç ayrı belirti gözlenir. İlki protesto dönemidir, bu dönemde bebek sürekli ağlar, yanına biri yaklaştığında susar ancak annesi olmadığını anladığı zaman tekrar ağlamaya başlar. Depresyon döneminde bebeğin iştahı azalır, kilo kaybetmeye başlar, mutlu olmayan çocuğun beden gelişimi yavaşlar. İçe kapanma döneminde ise ikinci aydan sonra anne yoksunluğunun devam etmesiyle bebek içine kapanır, duygusal tepkileri küntleşir, çevrede olanlara bebek ilgisiz kalır, bu durum büyüklerin şizofrenik bozukluğuna benzer bir tablonun ortaya çıkmasına yol açar. Anne ile bebek arasında olağanüstü bir ruhi bağın varlığına ve bunun çocuğun beyin ve beden gelişimi için temel gıda olduğuna dikkat çeken uzmanlar, sevgisini ve ilgisini veren annelerin çocuklarının beyinlerinde sevgi kanallarının açıldığını belirtir. (Star, 11 Nisan 2011)

ABD'nin Rhode Island eyaletinde 482 anne ve 8 aylık bebekleri üzerinde araştırma yapan uzmanların bulgularına göre, bebeklikte anne şefkati ve bakımıyla yetişen insanlar 34 yaşında bile bebeklikten etkilenir. 8 aya kadar gerekli şefkati gören bebeklerin, yetişkinliklerinde kaygı, saldırganlık ve stres düzeyleri diğerlerine göre hayli az olur.

Doğum sonrası düzenlemeler yapılmıyor değil. Ama düzenlemeler, asgari erginlik çağına kadar annesinin şefkat ve merhamet kanatları altında yetişmeyen çocuklarda gözlenen derin hasarlara çare olmuyor. Hakikatte çocuklarımız ruhen hasarlı yetişiyor; yetişkinlerimiz, yaşlılarımız ve genel olarak toplum da hasarlı bir sosyo-psikolojik düzeni sürdürmeye çalışıyor. Piyasa için nesillerimizi kendi ellerimizle heba ediyoruz.

İlahi yasa burada da hükmünü icra ediyor: Kreş eken huzurevi biçer. Arpa ekilen topraktan buğday biçildiği görülmemiştir, ne ekersen onu biçersin. İnsan kişisel hayatının çevriminde yaşlanınca çocuklaşır; bakıma, şefkate ve sıcak aile ortamına muhtaç olur. "Çalışma hayatı, daha çok gelir ve kariyer" diye kreşe verilen çocuklar, büyüyüp de anne ve babalarını huzurevine verdiklerinde onlar da "Anne, baba, kusura bakmayın biz de çalışmak veya kariyer yapmak zorundayız, sizinle uğraşamayız" derler.

Ali Bulaç/ZAMAN
Share

Ne garip.. Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, Sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız..

Dostoyevsky

Share

gidenleri öp benim için, çünkü benim
ceylan bakışlı bir kırlangıçtan
bile mahçup ruhum var.
buruk bir ömrü yaşasa da bedenim
mutluyum, çünkü hâlâ kılınçtan
utanan bir boynum var.

İbrahim Tenekeci
Share

Hiçbir şey’i düşündünüz mü? Malum, 'hiçbir şey' terkibindeki 'hiç' Farsça, 'bir' Türkçe, 'şey' ise Arapçadır. Bin yıllık tarihimize bakınca, hiçbir şeyin “hiçbir şey” kadar “Türkçe” olduğunu göremezsiniz. Bu kelimede kardeşlik var. Birlik var. Kesrette vahdet gibi, hiçlikte varlık var. Her şey, 'hiçbir şey'de mündemiç olmuş sanki. Farsça-Türkçe bitişik yazılırken, Arapçaya küçük de olsa mesafe konması bile manidar. 'Hiçbir şey', dilimizin ve tarihimizin atom çekirdeği gibi. 

Murat Zelan

Share

Ölümlüsine cefâsın ziyâde itmek içün,
İnâd ider kılıcın yâr-ı bî-vefâ bilemez.

(Ölümlü âşığının çilesini artırmak için, Vefasız sevgili kılıcını bilememekte inat eder.)

-Yahyâ Bey-
Share

İnanmak…
Bu kelimeyi önemsiyorum. Sıçramak gibi bir anlamı var çünkü. Bilginin bizi çıkaracağı gerçeğe dair o merdivene, elbette saygı duyuyorum. Ama varoluşun hakikati için çoğu kez kısa ve yetersiz kalıyor bilgi dediğimiz şey. İnanmaksa, aşka benziyor; denize uzaktan bakmaya değil de içine atlamaya benziyor...

Sibel Eraslan
Share

Allah’ım kalbimin kapısını
Sen mi açık bıraktın?
İçerdeki yabancı da kim?
senden başkasını
Neden anacak gibi oluyor dilim?!...

Ahmet Uysal
Share

Acılar türlü türlü mutluluklar hep sıradan
Huzur satıp aşk aldığım günleri yâd ederim 
Yaramı Yaradan bilir kul ne anlar yaradan
Yüreğimin dili yok ben böyle feryat ederim.

Mustafa Gözübüyük
Share

Gönle düş(ü)/verenlere ne mutlu ! 
Ya gönüle düş ver ya da gönüle düşüver !

Hayatın telaşı bizi ne çok şeyden alıkoyuyor farkında bile değiliz. Yanında olmayı hüner sayıp gönlün kapısını çalmayı nasıl da unuttuk ! Düşlerden dayalı döşeli evlere düşeli kanayan yaramızın dizimizde değil yüreğimizde olduğuna âmâ olduk. Ki bilebilseydik gönle düşmeyi, düşlerdik sevgiyi, otardık yüreği...

"abherî"
Share

gözlerine bağdaş kurup otursa da bir keder,
iliştirip ağız kıyısına bir gölgeli gül(üş)ü, 
yaşamın tam da ortasında anadan üryan
dimdik durmasını öğrenir insan...

Nilgün Gürbüz
Share

Bir oyuncak tamirhanesinin hayalini hep kurdum ve kurmaya hâlâ devam ediyorum.Yenisini alırız telkiniyle büyütülmüş ve herşeyin bir muadilinin, bir aynısının, bir yenisinin mevcut olduğuna inandırılmış çocukların büyüdüklerinde yapıp ettiklerini de görüyorum zira.
Dün bozulan oyuncağın tamirine değil yenisine yönlendirilmiş çocuklar, bugün bozulan dostlukların tamirine değil yenisine yöneliyorlar çünkü.

Metin Karabaşoğlu
Share

'incir çekirdeğini doldurmayacak kadar' diye niye küçümserler ki; 
kalp pek mi büyük incirden? 
bakın bakalım insan neler çekiyor, 
incir çekirdeği kadar kalbe düşenden !

Hz. Mevlâna'nın bu sözünü ilk defa sevgili Râna kardeşimin bloğunda görmüş ve çok etkilenmiştim. Bunun üzerine paylaşmak güzeldir diyerek ç/alıntı yaptım :)
Share

Dimen Mecnun'a fenn-i aşkı tekmil etdi kâmildür
Benüm yanumda ol divane bilmez nesne câhildür

(Demeyin Mecnun'a aşk fennini tekmil etti, kâmildir
O deli, hiç bir şey bilmez, benim yanımda kara cahildir.)

-Hayalî-
Share

Güçlüydü günahlar güçlüydü peygamberler
Rabbim biz ne kadar da güçsüz kaldık...
Veliler ızdırapların çocuklarıydı
biz ızdıraptan da
zevkten de
Senden de
öksüz kaldık..

Hüsrev Hatemi

Mağfiretle dolu bu geceyi lâyıkıyla eda edebilmek temennisi ile...
Share