"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?

Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?

Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?

Refik Durbaş
Share

Senden itmen dad cevrün var lütfun yoh deyüp
Mest-i zevk-i şevkinam birdür yanumda var yoh

(Ey sevgili, eziyetin var da lütfun yok diye senden adalet istiyor değilim; bilakis ben senin şevkinin (özlemin, çoşku ve ışığın) zevkinin mestliğinde yaşıyorum, var ile yok yanımda eşittir.)

-Fuzûlî-
Share

Sevgiye hesap sormayın! Çünkü sevgi, kendinden başkasına hesap vermez. O ne borç verir ne borç alır! Ne alır ne de satar! Bunun için ne çoğalır ne de azalır. Hep, bugün, yarın ve kıyamete kadar tam olarak kalacaktır. Sevgide daha çok ve daha az kavramı yoktur. Aklımıza onu tartmak veya karşılaştırmak geldiği an, arkasında sadece acı hatıralar bırakarak kalbinizden çeker gider...
Kaç kere sizi sevgi kördür derken duydum. Bununla sevgilide hiç bir kusur görmez demek istiyorsunuz. Aslında körlük görme derecelerinin en üstün noktasıdır. Keşke hiçbir şeyde ayıp göremeyecek kadar kör olsaydınız! Ne zaman sevgi gözlerinizi temizlerse o zaman gördüğünüz her şey sevginize layık olacaktır...

Mihail Nuayme
Share

"Ruhum kelle şekeri, vehimlerse karınca
Kömürden kara rengim, onlar beni sarınca"

Necip Fazıl Kısakürek

Vehimden uzak bir Cuma diliyorum...
Share

Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşları çare değil ağlama,
büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin

Korku kar eylemez
bir kez yola düşene
Sen bir aşkın içindesin,
yaşayacaksın
Dört yanını börtü böcek sarsa ne çıkar
Toprağa sıkı sarıl
Başedeceksin

Her yanında allı morlu güller açar
türlü türlü
Bu fırtına dünden belli
Başedeceksin

İbrahim Karaca

Türküyü Yavuz Bingöl'ün yorumuyla dinlemek isterseniz buyurun;
Share

Sen duyduklarına inanıyorsun. Söylenmeyene inan!
Çünkü insanın sessizliği, sözcüklerinden daha yakındır gerçeğe.

Halil Cibran


Share

Masamın üstünde bir saat var.
Serkisof marka, küçük ve kurmalı bir saat.
Yaklaşık bir aydır masamda mütevazi bir yer işgal ediyor, her saniyeyi canhıraş bir gayretle duyurmak için çıkardığı sesiyle.
Sorun şu ki bu bir ay içinde kurmayı unuttuğum için defalarca durdu.
Saate bakma alışkanlığı olmayan ben, bir sıkıntıdan sıyrılabilmek için gözlerimi küçük serkisof'a kaydırdığımda durduğunu görüyorum.
Her şeyin mekanik bir düzenlilikle sürdüğü modern hayatta, bir saati kurmak düşüncesini yitirdiğimi farkettim.
Nasılsa her şey otomatik, her şey aynı sıkıcılıkla ilerliyor hayatımızda diye düşünürken, küçük serkisof şefkatli ellerle okşanmadığında susuyor.
Aşklar da böyle gerçekte.
Ezber cümlelerin, ezber duyguların içinde aktığını varsayarken, gerçekte sevgilinin kalbine dokunmak gerektiğini unutuyor insan.
Modern hayat; otomatik, mekanik, tekdüze, teksesli, naylon, kokusuz, steril, tek frekanslı aşkları dayatıyor hepimize.
Oysa aşk, masa üstündeki kurmalı saattir. Gözlerine bakmayı, ellerine dokunmayı gerektirir.
Dostluklar da böyle bir yanıyla.
Siz sanırsınız ki, o eski dostlar bıraktığınız yerde aynı mekanik döngüyü sürdürürler.
Öyle değil.
Dostlarda kurmalı saatler gibidir.; onların da kalplerine dokunmalısınız.
Teknoloji kola takıldığı anda çalışan saatleri icat etse de, sahici hayat halâ kurmalı saatlerde akıyor.

Tarık Tufan
Share

Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı, kaya yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
"Ol" der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan eser burdan eser, kaya banamısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
Sırtında bir acı ile uyanır...
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
VE İŞTE KADER...
KADERİNİ SEV BELKİ SENİNKİ EN İYİSİDİR.

Nietzsche
Share

İki yıldız arası göğe asılı hamak...
Uyku, uyku... Zamansız ve mekansız, uyumak.
Uyumak istiyorum; başım bir cenk meydanı;
Harfsiz ve kelimesiz düşünmek Yaradanı.
İlgisizlik, herşeyden kesilmiş ilgisizlik;
Bilmeyiş ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.
Usandım boş yere hep gitmeler, gelmelerden;
Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden!
Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık;
Kulağımda tarihin çıkrık sesi, bin yıllık.
Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;
Raflarda toza batmış Peygamberlerden bildiri.
Her gün yalnız namazdan namaza uyanayım;
Bir dilim kuru ekmek; acı suya banayım!
Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla!
Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla...

N.F.K.
Share

Aşka yanmalı can dediğin
Ya cânan olmalı, ya da canını almalı
Yâr diyemezsin ki herkese, içindeki yaran olmalı..
Herkesin de bir yüreği vardır amma yürek dediğin bir (b)aşka yanmalı...

Mevlâna
Share

Sehâb-ı lutfûn âbın teşne-dillerden dirîğ etme
Bu teşkün bağrı yanmış lâle-i nu'mânıyuz cânâ

(Ey sevgili! İyilik bulutunun suyunu susamış gönüllerden esirgeme. Biz bu aşk çölünün bağrı yanık lâle-i nu'mânıyuz)

-Bakî-
Share

Allah'ım, Senden Senin sevgini, Seni sevenleri sevmeyi ve beni Senin muhabbetine ulaştıracak amelleri dilerim. Allah'ım, Senin sevgini bana nefsimden, ehlimden (yakınlarımdan) ve serin sudan daha sevimli kıl.

Aminler eşliğinde cumanız mübarek ola...
Share

Altınları cam karşılığı dağıtan kızılderiliyi hiçbir zaman gülünç bulmadım.
Cam altından çok daha asil.
İsrail peygamberlerinden beri lanetlenmiş bir maden, altın.
Adı, tarihin bütün cinayetlerine karışmış pıhtılaşmış kan, insan kanı.
Cam güzel, çünkü kirli bir mazisi yok.
Cam güzel, çünkü kalbi var, kırılıverir.

Cemil Meriç
Share

Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan, tek kişiyi koruyacak genişlikte kesince kumaşları,
yağmur değil, yalnızlıktır yağan...

Sunay Akın
Share

Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri yoldan geçerken bir buz satıcısına rastlar.
Satıcı: "Sermayesi erimekte olan insana yardım edin!" diye bağırmaktadır.
Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri bu sözü duyunca düşüp bayılır.
Etrafına toplananlar onu ayıltırlar. Neden bayıldığını merak ederler.
Sonra Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin;
"Satıcı buzunun erimesine üzülürse benim ömür sermayem erirken ben ne yapmaktayım"
düşüncesiyle bayıldığını öğrenirler.
Share

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
...

Ahmet Hamdi Tanpınar
Share

Kalbimde bi dolu kırık var yine...
İkmale kaldım hayattan bu sene de!

-alıntı-
Share

İçi zengin olan dışını süsleme ihtiyacı duymaz !

Muhyiddin İbn Arabi
Share

Ey Rabbim!
Sana karşı olan mahcubiyetim bana yeter.
Başkasının önünde beni mahcup etme!
Beni Sen kaldır ki, kimseler düşürmesin. (amin)

Vakt-i cumanız mübarek ola...
Share

Aşk benliğimizden vazgeçmek değil,
aksine bir başkasında var olma çabamızdır.
Kendimizden, benliğimizden vazgeçtiğimiz yegâne hâl şefkattir, merhamettir.
Öyle olmasaydı âşıklar ayrıldıklarında ve yahut karşılık bulamadıklarında
"Boşluğun yanına bir de öyle bir yokluk eşlik ediyor ki;
kendi varlığıma tahammülüm kalmadı" derler miydi?
Aşkı yücelterek bari aşka ihanet etmemeli.
"Sen her şeyimsin" diyerek de kendimize.

Mustafa Ulusoy
Share

Dört elle sarılacağınız, koruyacağınız, uğrunda kavga vereceğiniz bir şeyiniz olsun.
Bir düşünceniz, hedefiniz, umudunuz olsun.
Yoksa tenhadasınız.
İlle de bir şeyiniz olmalı:
İnanacağınız, güveneceğiniz, güç alacağınız bir şeyiniz.
Fikir ise fikir, kişi ise kişi, hedef ise hedef...
Saldırıların vız geleceği, üzerine tozlar kondurmayacağınız, sakınacağınız bir şeyiniz olsun.
Bir şeyiniz var ise hayat katmerli güzeldir.
İnanan ve güvenen kişilerin kuvvetine erişilemez.
Onlarla yarışamazsınız. Onları yenmek kâbil değildir.
Koruyacak ve sakınacak bir şeyleri olmayanlara üzülün.
İdealsiz bir ömür, kıtlığı ve kütlüğü çağırır.
Bir şeyi olmayanların, bir ideale sarılmayanların hayatı "Yaşama oyunu"dur.
Onlar yaşarken bilinmez, ölürken duyulmazlar.
İnsanın "Vazgeçilmezleri" olacak.
Hayrettir ki, yok yere yaşayanlar az değil.
Kimi bürokrat, kimi babi-ali'de çoğu aramızda...
Ama, ömürlerinin tadı eksik. Yiyip içmeyi yaşamak sanıyorlar.
Ne ucuz aldanıyorlar.
Bir şeyin olsun kardeşim.
Koruyacağın, inanacağın, uğruna dikleneceğin bir şeyin.
Uğruna orta yere atılacağın bir şeylerin bulunsun.
Vazgeçilmezlerin eksikse sen ha varsın, ha yoksun.

Muhammed ACAR
Share

Kad kıyâmet gamze âfet zülf fitne hat belâ
Âh kim ben hüsnünün bunca belâsın bilmedim...

(Boyu kıyamet, gamzesi afet, saçları fitne, ayva tüyleri bela...Ah ki ben onun güzelliğinin bunca belasının olduğunu bilmedim.)

-Ahmed Paşa-
Share

Necip Fazıl üstada bir gün sormuşlar:

"Neden sigarayı bu kadar çok seviyorsunuz?"

"Benim için yanan bir tek o var" demiş :))
Share

Aşıkların sevgilileri de manevi aydınlıkları da gönüllerinin dışında değildir. Onlar üzüm suyundan yapılmış şarabı içmezler. Onlar mana şarabını kendi damarlarında dolaşan kanda bulurlar. Dünyada herkes, bir Leyla'ya Mecnun olmuştur. Bilgelerin her an, Leylaları da kendileri, Mecnunları da. Sen eğer benlik Firavun'unu beden Mısır'ından dışarı atabilirsen, gönül evinde, Musa'nı da görürsün, Harun'unu da.

Mevlâna Celaleddin Rûmi
Share

Bu günüme, yarınıma, dünüme
Baktığımda aklıma hep "bir" düşer.
Garibim yol bilmem hemen önüme
Vuslat için bir kılavuz "nur" düşer.

Dosta hasret bir uykusuz pınarım
Sitem etme ben kendimi kınarım.
Zemheride cayır cayır yanarım
Ağustosda yüreğime "kar" düşer.

Hesaplar güngünü geçer kayıda
Ben rahmet beklerim karşı kıyıda.
İbrahim ateşte, Yusuf kuyuda
Bayram eder, hatırına "yâr" düşer

Hakkın boyasıyla boyanamazsam,
Zulmün kapısına dayanamazsam,
Gaflet uykusundan uyanamazsam.
Hem bedenim, hem ruhuma "kir" düşer.

Tuzaklar kurulur yolun üstüne
Sevda borç değil mi kulun üstüne!
Diken arasında gülün üstüne
Seher vakti damla damla "ter" düşer.

Abdullah GÜLCEMAL
Share

Bir ince iştir Yaşamak dediğin!
"Sana" yürümek düşer...
Çünkü; yol olur yeryüzü yürümeyi bilene...
Yeter ki; vakar olsun duruşun, özlemli olsun yürüyüşün!
"Yürümek" kavlin olsun, ahdin olsun, vefan olsun...
Vur kendini yollara..
İmdada sesin olsun, dara uzansın ellerin, zora dayansın bileğin..
Olurda sürçerse ayağın; dayandığın, güvendiğin her daim RABBİN olsun!

Hekimoğlu İsmail

Cuma'nın hayrı üzerinize olsun...
Share
Sanmak ile olmak arasındaki uçurumdan hep nefret ettim! Sanmak içinde umutlar, düşler ve heyecanlar vaat eden çok boyutlu bir kavramken, olmak gerçeğin sert, kalın, köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca...
Ne mutludur o, oluşlarının içine sanışlarını da katmayı başaran insanlara...

Buket Uzuner
Share
 
''Benimki benim,seninki de senin!''
BU ŞERİÂTTİR...

''Seninki senin,benimki de senin!''
BU TARİKÂTTİR...

''Ne benimki benim ne de seninki senin...Herşey ALLAH'ın!''
BU DA HAKİKÂTTİR!

NFK
Share
Dilini kana bulama
Sus da öldür beni n`olur
Gönlünün darağacına
As da öldür beni n`olur

Dolaştır donan kanımı
Ruhun ile yak canımı
Körükleyip yangınımı
Es de öldür beni n`olur

Hasretinle yana yana
Ömrü tükettim uğruna
Bir taş misali bağrına
Bas da öldür beni n`olur

Sevdam nasib alacaksa
Hasret yetim kalacaksa
Sonu vuslat olacaksa
Küs de öldür beni n`olur

Uğur Işılak
Share

Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-i cûdan yana
Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana

(Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı.
Ey servi boylu güzel, sende akar sudan yana akmaya eğilimli ol.)

-Zâtî-
Share

Dert etme can!..
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan ne mutlu sana!..
Elinde olmayanları söyleme bana...
Elinde olanlardan bahset can!…
Üzülme!..
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?..
Gidenler dönmeyecek mi?..
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede.. Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...
Bil ki güzellikler de var bu hayatta...
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
Hüzün olgunlaştırır ,
Kaybetmek sabrı öğretir...

Hz. Mevlana
Share

Mecnun Leyla’sının köyüne gitmek için, dişi bir deveye bindi. Bir süre yol aldı. Mecnun’un tek derdi, bir an önce Leyla’sına kavuşmaktı. Dişi deve ise, geride bıraktığı yavrusunu düşünmekteydi ve onun tek derdi ise, geriye dönmekti.

Mecnun bir an dalıp gitse, elinden yuları gevşetse, deve bunu hisseder ve geriye döner geldikleri köye yani yavrusunun olduğu yere doğru giderdi.

Mecnun kendine gelip baktığında, bulundukları yerden çok daha geriye gittiklerini farkediyordu.
Bu yolculuk iki-üç gün böyle sürdü. Mecnun yıllardır yollardaymış gibi şaşırmış kalmıştı.
Baktı ki bu yol böyle bitmeyecek, deveden indi ve:

“Ey deve!” dedi. “İkimiz de aşığız. Fakat, aşklarımız birbirine zıt, birbirine aykırı! Demek ki biz, birbirimizle yol arkadaşlığı yapmaya uygun değiliz.

Senin sevgin de, yuların da bana uymuyor. O halde en iyisi ayrılalım!” diyerek deveyi bıraktı.

Bu hîkayede geçen ‘Mecnun’ insan ruhunu temsil ediyor. Ve ruh, Ezelî bir Sevgiliye yani Rabbine muhtaç ve müştaktır. ‘Deve’ ise, nefistir. Maddî arzuların sembolüdür. O da, yavruları olan heveslerin ardında koşmaktadır...
Share
Ya Rabb!
Körlük gözde kalsın,sağırlık kulakta.
Dermansızlık dizde kalsın,sükunet dudakta.
Lakin yürek sağırlaşmasın, körleşmesin, dermansız kalmasın ki seni görsün, seni duysun, sana koşsun çatlarcasına.
Yürekte yaşanmazsa göz görüneni neylesin.
Gönül hissetmezse kulak duymuş neylesin.
Kalp sevmedikçe el dokunmuş neylesin!

Vakt-i Cumanız hayr olsun...
Share