"düşün, düşün ki düşün gelişsin"
Keser gibi olma; hep bana, hep bana. Rende gibi olma; hep sana,hep sana. Testere gibi ol; hem sana, hem bana.

Mevlana
Share
Kader beyaz kağıda sütle yazılmış yazı;
Elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı!

Necip Fazıl
Share
2070 yılında doktora yapan bir üniversite öğrencisi, mesela bizim hikayemizi hiç bilemeyecek. "Bizim hikayemiz" diye gazete sayfalarına takılı kalanları toplayacak önce. Sonra TV arşivlerini çağıracak imdadına. Çok satanlar listesini tarayacak yıl yıl. 1600 ailenin belirleyip de bizim hiç bir zaman içinde olmadığımız reyting listelerinden zevkimizi toparlayacak belki. Moda dergilerine bakıp "Böyle giyiniyorlardı" diyecek. Sulu sepken gazete sayfalarında milenyum öncesi beklentileri not edecek tezinin en önemli bölümü için. "Dinci kanalları" tarayacak ve bizi göremeyecek. Bir kalabalık fotoğraf ilişecek gözüne sadece. Polisler tarafından tartaklanan. Bir kalabalık fotoğraf üniversite önünde bekleyen. Sadece üniversite önlerinde beklerken "haber" yapılan...

Fatma Karabıyık Barbarasoğlu

Share
Dünyanın sıkıntı ve üzüntülerini dert edinip, ahretin sıkıntı ve üzüntülerini göz ardı eden kimse; kendisini parçalamaya gelen aslanla ilgilenmeyi bırakıp da, kendini ısıran pire ile mücadele eden kimseye benzer.

İbn Ataullah el-İskenderî
Share
Sensiz susuzum , soluk ve cansız
Sensiz kimsesizim , garip ve mahzun
Sensiz kaybolmuşum , bitap ve çaresiz
Sensiz daralmışım , havasız ve baskın…

Rabbim bizi hayr yoldan ayırmayıp, yalnız hakikatlere inananlardan eylesin. (amin)
Share
"Yılda bir gün kurban keserler halk-ı âlem ıyd içün
Dem-be-dem sâat-be-sâat men senün kurbanınam"
-Fuzuli-
Kurban Bayramınız mübarek olsun :)
Share
Sorgu dolu gözlerin hüzünlü. Denizin dibini araştıran ay gibi, onlar da ne demek istediğimi anlamaya çalışırlar. Hiçbir şey saklamadan, gizlemeden hayatımı inceden inceye gözlerinin önüne serdim. İşte bunun için sen beni tanımazsın. Eğer o bir mücevher olsaydı, boynuna takmak için yüz parçaya bölüp bir gerdanlık dizebilirdim. Eğer o, sadece yuvarlak, küçük ve latif bir çiçek olsaydı, kökünden koparıp, saçlarının arasına takabilirdim.

Fakat o bir kalpdir,sevgilim. Nerde onun dibi, nerede kıyıları?

Rabindranath Tagore
Share
Nice arz idem hele sûz-i dili dildâre ben
Nâme göndersem kebûter iltemez biryân olur.

-Hayretî-

(Sevgiliye hâlimi nasıl arz edeyim ki görünen tek çare güvercinin ayağına bağlayıp göndereceğim bir mektup ama; mektubumdaki satırların ateşinden zavallı güvercin havada kebap olup düşecek…)
Share
İçte deprem olur dışın düğümü
İhlâssız çözülmez işin düğümü
Aklımdan geçeni, düşündüğümü
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?

Abdurrahim Karakoç
Share
Kelime sestir. Şiir mûsikîdir. Batı'da kelâm oyun değildir, şiir oyun değildir. Batı'da kelime bir kavga silâhıdır. Batı'da kelime yüzünden cemiyetler harb ederler.
Biz Tanzimat'tan sonra düşünmeye ve kelimelere mânâ vermeye başladık. Osmanlı yüz sene çalıştı ve bir düşünme zemini kuruldu. Tam gelişeceği esnada harfler değişti. Bir sene öncesine dahî yabancılaştık. Böyle bir felâket hiç bir milletin başına gelmemiştir. Harfler de değişince tam bir anarşi doğdu. Anarşi oradan mîrâs kalmıştır. Her kelime gündüz dikilir, akşam sökülür bir fidan gibi tutmaz olmuş. Bu şartlar altında ne yapılır? Kelimeleri muhafaza etmek lâzım.
-Cemil Meriç-
Share
Yolu şaşmış aşk acısı sineme sığdı nezaketen
Yanmam tez günde geri gitse veda etmeden
Çok oyalandı ne tür kuytu buldu bende bilmem
Bir daha mı davet? Bir gün misafir etmem.

Olursa yuh olsun umurum!
Nice öğreneceği varsa öğreniversin öğrenen
Hayır efendim tınacak ben miyim beni
Lâ-yuhsâ çekiştirdiklerini
Neymiş nedir nolcak bana yakıştırdıkları
Kızıltoprak lakerdayı
Sahih haber mi bellesem
Tek bıraksın beni bu aşk acısı
Çıkmasın efendi tavrım rezelerinden
Çarpıntıysa duruversin tüleklikse dürülsün
Sanılıvereyim ebkem
Kalayım çektiğimle ağına kemin kümün düşmeden
Lâkin neleri nerde karıştırdım
Annem duysun istemem.

Aşk acısı çingenelik oburu haysiyet kıran ziyafet
Ne kaya ardı kaldı boz ne yoz yazı
Ne tarifsiz parfümüyle çay boyu ne de mor koru
Adam yerine konmamak eh bu kadar olurdu
Aşktaki tafraya bak yahu bu ne cür’et
O iliğe işlemeler o kibir o kendini beğenmişlik
Nedir o en olmadık yerde göğüs geçirme pozu
Parça bölük serap bohçalanması cin isi sihir tozu
Düştü çoktan ne kadar felsefem varsa suya
Beni ilginç buluyor hayran udî gitara
Zifre ayva tüylerimdi beni mahza hapseden
Hani biz idiymişiz Maturudî Türklerden
Yön işte oysa vara vara vardıksa
Sabitemiz hakikaten Kartezyen.

Hüngür bütün gündür
Dindiren dingil sızıyı
Ensemde boza pişiren
Su dökündür inat sürdür sarımsak kok
Halden anlar bir Allah’ın kulu da mı yok.

İsmet Özel
Share
İnsanlar, bazen kendilerini basite alsa da; bir insan yine ancak bir insan kadar basittir, veya değerli...
İnsanın değeri, gösterdiği istikamet ile ölçülür! Bunun için ben, her insanı, yoldaki bir tabela gibi görürüm... Bu levhaların ucu farklı mıdır ki bir insanın işaret parmağından? Yolda herkes herkese sorar, her levhaya bakar. Ama keşke herkes doğruyu bilse, doğruyu dese, doğruyu görse...
İşte bu noktada sen, kendini basite almamalısın; Şehrin yönünü biliyorsan!..
Ayakta duran ve başı dönmemiş her tabelanın işaret parmağı der ki: “Şehir şu tarafta!”
Bir insanın hayat boyu yapması gereken en önemli vazifesi; işte bu şehre doğru yürümek ve her sorana şehrin yönünü göstermektir!
Aslında insan, bir yol levhası kadar sade ve basittir.
Ama insan, bir yol levhası kadar zararlı ve tehlikeli de olabilir...
Fakat, bir yol levhası kadar önemli, değerli ve kurtarıcı olmak; her insanın mes’uliyetidir!

Muammer Erkul
Share
Allah'ım!
"Bismillâhirrahmânirrahîm"in sırları hürmetine, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin zâta ve onun bütün âl ve ashâbına, Senin rahmetine ve onun hürmetine yaraşır şekilde salât ve selâm eyle. Bize de, Senden başka, hiçbir mahlûkunun merhametine ihtiyaç bırakmayacak bir şefkat ve rahmetle merhamet eyle.
Âmin.
Share
"Bil ki ey sevgili
Ben seni aklımdan hiç çıkarmadım; ben sadece aklımı çıkardım
Ve böyle bilsin bütün dünya,ben aklımı senin rağmına değil,senin uğruna senden çıkardım"

Dücane Cündioğlu / Cenab-ı Aşk'a Dair
Share
..........
Yağmur Herkese Yağar
Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini
Onca Şarkı Onca Film Onca Roman
Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi

Murathan Mungan
Share


Neva ses Gönül makamı Gel gör beni aşk neyledi

Share
Vaktiyle Bursa’ da bir müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:
“Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye...
Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş.
“Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunuMüslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..”
diye çıkışmışlar adama.Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin isbat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne isbatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzûrunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş.
Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş.Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş...Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl,Müslüman’a haram yazarsın?..”Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin isbat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”
- “Eeee?!..”-
“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rastgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…”Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masûmdur, gerekirse kefâlet ödeyelim...” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultânım, artık bırakmak zamanıdır” demiş.Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler… Az zaman geçmiş ki, adam:
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz içinyaptırınız Sultânım” demiş.Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar âyininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutlulukk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar... Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyladaha bir sarılmışlar birbirlerine... Sultan:
- “Bitti mi?..” demiş adama.
- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimde nedir isteğin?..”
- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimad edilen âlimini alınız minberinden…”Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler...Ve ne olmuş bilin bakalım?..Bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa va’zı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış...Geçmiş bir hafta, “nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Aptal ve câhil bir imam tâyin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri… Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta derdest edilen koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kimbilir ne halt etti de tevkif edildi!..”
- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma...”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi?..Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lûtfen, böyle Müslümanlar’a su helâl edilir mi?..”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:

- “Hava bile haram, hava bile!..” demiş...
Share
Duayı ellerimizle yaparız. Çünkü herşeyi ellerimizle işleriz. Ellerimiz, Allah'ın yarattığı bir çift fiziki duadır. Onlarla işlediğimiz herşey, duamızın bir parçasıdır. Dua ederken kaldırdığımız ellerimizle, aslında "Ya Rab! Bu ellerle yaptım!" demiş oluruz. "Ya Rab! Elimden geleni yaptım, gelmeyen konusunda sana sığınıyorum!" demiş oluruz."Ya Rab! Ellerim bana yetmedi! Tut ellerimi, bırakma beni" demiş oluruz.
Mustafa İslamoğlu
Share
Kondu Ahmed hâne-i dilde belâ vü derd ü gam
Bir ciğer-biryân yeter mi bunca mihmân andadır

(Kendisine hitaben; Gönül evine kalabalık misafirler geldi Ahmed’ciğim. Bak belâ, dert, gam hep geldiler. Ev kalabalık oldu yani. Senin ise bir ciğer kebabın var. Bu kadar misafire bir ciğer kebabı yeter mi Ahmed’ciğim!)
Share
.........

Zaman sükut zamanı.
Yüreğini sıvazla “ vâv “ ile..
Sonra da gülümse “ elif “ bereketiyle..
Gülümse ki; duaya duran gözlerim gül sağanağında gusletsin kendini ..
..........

İsmail Sarıgene
Share
Allahım!
Kalbime Senin korkundan öyle bir pay verki,
Nefsim günah işlemeye yöneldiğinde o korku benimle günahın arasına girsin ve

Günah işlemekten uzak durayım...
AMİN
Share
Vicdanı tertemizdi çünkü onu hiç kullanmamıştı.

Stanislaw Jerzy Lec
Share
GÜL demiştin bana; emir senden söz senden eyvallah ; GÜL/DÜM...
lale oluşumu gizleyerek GÜL/DÜM!,
hani kalbini soğuk yakan,
hani güneşin öldürdüğü,
hani cemrelerin soldurduğu,
hani kırağıyı gelinliği sanan kış çiçeği...
lale oluşumu gizledim sırf sen istedin diye
GÜL/DÜM.

Özlem Sena Yılmaz
Share
Çıkar beni kendinden kalansız olsun bu ayrılık!

Adı yalnızlık…
Adı hüzün…
Adım adında başka bir şey…
Kül rengi bir şiir yazıyorum sana. Hiçbir dize birbirine uymuyor. Yüreksizim, sensizim. Dört yanlışla birlikte işaretlenmiş bir doğru gibiyim. Her şekilde düşüyorum gönlünden. Götürüyor beni, yanlış işaretlediklerin senden.
Öznesi gizli, yüklemi ağır cümleler peşindeyim. İsmine vuran harfleri cümleleştirmeye kalksa kalemim, satırlar dar gelir alır başımı çeker giderim. Geri dönüşü olmayan gidişler tutturmak isterdim. Arkamda kalan kimse olmasın. Trene hep beraber binelim, garda el sallayan kalmasın. Ve kimseye kalkmasın ellerim.
Sükûtuma lâdes cümleler peşindeyim.
Kalem kalbime değiyor, acıyorum en kanayan yerimden. Tuz basmalı bu yaraya diyorlar, dağlamalı en kör yerinden. Kendinden geçene kadar ağlatmalı.
Gözyaşına sürülmüş üç harftim ben. Konuştun da düştüm dilinden. Suçüstü yakalıyorum gözlerini. Sus bana en konuşkan hecelerinle.
Utangaç bakışların hala ilk gün ki gibi… Rahleme koyduğun gözlerini Kıraat ediyorum nicedir. Gönlünü hatmetmeye geliyor bu yürek! Çevirdiğin sayfalarımı ezberine çek! Kutsal bir kitap niyetine hıfz ediyorum seni.
Sensizlikten biçtiğim yalnızlık kumaşını yamıyorum yüreğime. Bu yalnızlık nereye götürür beni, daha kaç nefes aldırır sensiz böyle.
Hâlbuki ruhumla hissetmek istemiştim seni cümle cümle. Tüm satırlarda sana varmak istemişti her kelime. Menzilimi sana ayarlamıştı bu yürek vurgusu. Artık yürek yanılgıları da mı beni buldu? Aklımı kalbime mukayyet eyle! Şifa niyetine değil, aşk niyetine gel kapıma! İyileşirim sen olmadan da ben. Gelirim kendime yine. En deli yerimi aklıma satıp, kalbime dem vururum yine! Gelme, sakın gelme! Korkarım ki gelirsen, yine beşerde kalır cümlelerim, ilahiye ne zaman ulaşır temennilerim?
İki düğüm arası bir yalnızlık…
Hangi tarafa yönelse kalbim, çıkış yok, “mahkûmiyetin kimsesiz bir yalnızlık” diye zılgıt çekiyor kör olası düğümler. En çözülesi yerlerinden körleşiyorlar bana. Düğümlerle, hele ki çözümlerle aram yok bu ara! Gelmesin kimse, gelmesin yanıma. Tek kişilik yalnızlık çekmeye alıştım ne de olsa! Arkana saklıyorum düş artığı yalnızlığımı.
Ölüm iyiliği çökmüş üzerine ya, arkana bakmak gelmiyor aklına. Gönlünde çıkardığın hangi isyan tahtımı yerinden oynatır ola? Şerefi, yerlerde sürünen bu kenti kaldırmıyor kalbim daha fazla. Taş bas bağrına, taş basta anla beni biraz da! Hangi taş yamanır kalbine ola? Katran karası bir aşk yaşadın sen ne de olsa!
Şimdi, sözün ağıtında bekler cümlelerim. Gözyaşımı silecek bir mendil arar kelimelerim. Hâlbuki gözyaşım kadar bile kıymet biçmemişti sana sözlerim. Kalemim, “bitti” yazar çeker giderim. Silinmek istiyor bütün yazdıklarım, firar etmek istiyor kalemime takılan tümceler.
Eteklerini topla gönlümden, ziller takıp saçlarına savur yarınlara. Sesine aşina kulaklarım seni bulur nerde olsan da. İçime batıyor bu sevda, çıkaracak yok mu seni içimden? Öyle bir cümle yazılsın ki senin adına, bir gölge gibi süzülüp içimden, ak başka diyarlara.
Şimdi geriye dönüp bakma zamanı, hep ilerisini görenlere inat, geriye dönmeli tüm cümleler. Eskiye ait ne varsa yeniden yazılmalı. Yanlış yazmışım ben bu aşkı. Tekrarlamanın ne manası var diyenlere inat, nakaratlara düşürmeli bu aşkı… Yirmi dokuz harfe dar gelip, üç harfle genişleyen gönlümüze inat, unutmalı beşeri tüm aşkları… Ama olmuyor işte! İnadına genzimi yakıyor bu aşk, içimi kavuruyor. Vahası kaybolmuş çöller düşüyor payıma yine.
Güçlüydüm ya hani ben, heybetli duruşum erirdi ya gözlerinde! Sustun bana en derinden, konuşturmadı seni hiçbir kelime. Yaşanılan bir sessizlik senfonisidir şimdi. Sen sükûtu kıt çığlıklara aldanma sakın! Ölüm artığı sessiz düşlerin pençesine düşmesin gözlerin. Kan çanağı olur, ağlamaktan yüreğin.
Kendine benim için gülümse bugün, sitemle zehirlesem de sözleri, aldırma sen bana.
Kalemin ağırlığı altında ezildiğindendir yüreğim…
Dur gitme ama! Sana söyleyeceklerim bitmedi daha.
Sadece, aşk durdu boğazıma!

Gülnaz ELİAÇIK
Share
Doğrudan doğruya Kuran'dan alıp ilhamı
Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı

Mehmed Akif Ersoy
Share
Şimdi bulabildiğim tüm soru cümlelerini üst üste yığıp, bulabildiğim en merhametli cevabın dizlerine yaslamak istiyorum başımı. Bulabildiğim en müşfik cümlenin önünde bir an olsun düşünmeksizin iyiden iyiye bitik, yorgun vücudumu yere bırakmak istiyorum. Uzanmak ve hangi günahtan kalma olduğunu kestiremediğim acıların yorgunluğunu bir parça olsun üzerimden atmak istiyorum.

Tarık Tufan
Share
Dil-berin işi itâb u naz olur
Çeşmi câdû gamzesi gammaz olur
Ey gönül sabr et tahammül kıl ana
Yâra erişmek işi az az olur

-KADI BURHANETTİN-

Share
Ya Rabbi!
Ruhumda bir ilim katresi var.
İlahi onu heva rüzgarıyla ten toprağından muhafaza eyle.

Ya Rabbi!
Dua ve yakarıslarımızda sana lâyık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatalarda bulunmus isek, o kelimeleri sen islah et ve sen duamızı kabul buyur. Çünkü sözlerin hakimi ve sultanı ancak Sensin.. (amin)
Share

Ya ben hâlâ büyüyemedim ya da birkaç beden büyük biçilmiş bendenize bu hayat !
"abherî"
Share
Bir silgi gibi tükendim ben, başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa, ben, kurşunkalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.

Oğuz Atay
Share
Bir adam, kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu, o zamanlar aynı zamanda aşevi işlevi görmekte olan bir dergaha bağışlamak ister.
Adam Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhına gider. Durumu Hacı Bektaş-ı Veli'ye anlatır ve o ' helal değildir' diyerek bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır. Mevlana ise bu kurbanı kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-i Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.

Mevlana şöyle der:

- Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhı'na gider ve ona, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş-ı Veli'ye sorar.

O da şöyle der:

- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.

Share
Kanlı yaşımdan çemen gülzâra verdi reng-i bû
Üşdüler bülbüllere feryâd u zârım aldılar.

(Gül bahçesi,rengini gözyaşlarımdan aldı;bülbüller de başıma toplanıp feryatlarımı benden aldılar.)

Hayâlî
Share
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya, kalp durur akıl unutur...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur !...

Mevlana
Share