"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

.......
Çünkü en zayıf olduğum yerden sınanmış,
En hassas olduğum yerden vurulmuşum.
Hangi yanımdan yara alsam o yanımdan ağrımışım.
Taşıyamam zannettiklerimi taşımış,
Taşırım zannettiklerimin altında kalmışım.
İçimdeki ummanı önce sızdırmış sonra taşırmışım..
Anlamışım ki dünya âlem perdesinde ben de gelip geçici, ben de bir gölgeymişim. Asıldan nasibim var ama şimdilik suretmişim.

Öyleyse hepsine de amenna.!!

Nazan Bekiroğlu
Share

"İçinde yaşadığımız çağ İslam'ı arayanların onu ancak kitaplarda, Müslümanları arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiği bir çağdır."

İsmet Özel
:((
Share

Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.
Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar. 
Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; Bu UBUNTU'dur.
Nasıl olur da diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki ? 

Ve UBUNTU'nun anlamını açıklarlar onların dilinde, UBUNTU "Ben biz olduğumuz için ben'im" demektir!
Share

Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. 
Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.
Bir oraya, bir buraya her köşeye 
dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..

Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir 
camiye ve tam namaza başlamak üzere olan 
cemaatle birlikte saf tutar.. 
Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.

Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. 
derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan.. Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar..
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile.. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar…

İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, 
şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, 
bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”

Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar “Âdetiniz böyle değil mi?” 
“Ne âdeti?!” der Hoca..
Cemaat da toplanmış, 
merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Der ki meczub bu kez:

“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, 
şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım,
gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. 
Zannettim ki adet böyledir, ben de 
şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun?

Kızacaksan herkese kız, tek bana değil! Hoca şaşırır: 
“Benim sırtımda da mı var?” der.. 
“Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”..

Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına,
bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..

Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, 
saf bir çocukça, heyecanla bağırır:

“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, 
bunda kocaman bir elma ağacı vardı.. 
Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, 
bunda kızarmış tavuk, 
şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, 
bununkinde de yaşlı annesi vardı!..” 

Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca; 
“ Boş yok, boş yok hiç!..diye tekrarlar. 
O böyle söyleyince, 
herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar! 
Aynen doğrudur dedikleri çünkü;

Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, 
kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, 
diğeri lokantasında pişireceği yemeği.. 
Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, 
birinin sırtında sevdiği kadın, 
diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.

“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, 
bu kez endişeyle Hoca.. O da der ki: 

“Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı! Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, 
“öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda… “

Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.”

(Erzurumda gerçekleşmiş yaşanmış bir hikaye)
Share

Akıl hac için deve ararken, 
Aşk kabeyi tavaf etmiştir.

Hz.Mevlana Celaleddin Rûmî
Share

Ondadır feyz-i hidâyet ondadır afv ü kerem
KADRini bil mevsim-i inzâl-ı KUR’ANdır gelen 

(Doğruluğun bolluğu ondadır, af ve kerem ondadır,
KUR’ANın indiği zamandır gelen, onun KADRini bil)

Ahmed Remzî
........................
Her şebün kadr ola her rûzun îd
Göresin devlet ile ömr-i mezîd

(Her gecen Kadir, her günün bayram olsun
Saadetle uzun ömürler süresin)

-Yusuf Nâbî-

Kadir geceniz hayr ile dolsun...
Share