"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş.

Bu durumu konuşmak için aile doktoruna danışmış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş. 
"Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla"

O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?' Cevap yok.

Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?' Yine cevap yok.

Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş. 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?' Hala cevap yok.

Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış 'Hayatım bu akşam yemekte ne var?'
Yine cevap alamamış.
Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş.

-Hayatım bu akşam yemekte ne var?

-Hayatım beşinci kez söylüyorum, Tavuuuuuuk... :)
Share

Baharı yaz uğruna tükettik, aşkı naz uğruna
ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna;
derken 'ömrü' tükettik bir hiç uğruna...

Sezai Karakoç
Share

Bir gün Süleyman Peygamber(a.s.) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar.
Karınca da,
"Bir buğday tanesi yerim" diye cevap verir.

Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi?

Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s.) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.
Karınca da,
"Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.

Yüce Allah (c.c) cümlemizi kul kapısına muhtaç etmesin.. (amin)

-alıntı-
Share

Ne imtihânlar misâfir ettik bilsen
hiç hesapta yokken. İyi ki acıları azaltacak
duâlar ezberlemişim çocukken...

Mahmut BIYIKLI
Share

Hakikati bir yoklukta arar isen 'var' görünmez
Sevgiliye güzel diye bakar isen 'yar' görünmez
'Bir' içinde gizli gücü hissetmezsen ta içinde;
Yaprakları dallarda sallayan rüzgar görünmez...

Hz.Mevlana
Share

Ettiğin duanın yağmur olduğunu düşün. 
Hepsi göklerde birikmiş birikmiş. 
Sonra bir rüzgar, bir şimşek hepsi üzerine boşalıyor ve sırılsıklamsın. 
Ne güzel değil mi?
Ya dua etmeyi bilmeseydin!

Mehmet Deveci

Bu mübarek Berâat gecesinde sırılsıklam olmak ümidi ile..
Share

Dest-bûsi ârzusiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

-Fuzûlî-

(Dostlarım! Onun elini öpmek arzusunu gideremeden ölürsem toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin ki hiç olmazsa mezar toprağımdan yapılan testi onun eşerine ve dudaklarına değsin.)

Not: Foto abherî :)
Dipnot: Testiler abherî :)
Share

bir ikindi oturması yarıda kalıyor gibi:
çünkü birazdan yemek taşacak, birazdan okuldan dönecek çocuklar
birden sis bastıracak ve diyeceksiniz: her şey buraya kadar, kapatıyoruz abiler

ford minibüste orhan dinleyerek gittiğim o ıssızlıkta düşündüm bunları
ve düşündüm: düşünebiliyorum, demek ki ölmeme daha var

herkes ölüme bir kez yaklaşmalı henüz hayattayken, en azından bir kez
ölüme: o eşsiz güzellikteki yalın şarkıya
bir belgesel çekiyor gibi değil hayır
kitaplardan okuyor, komşularından, analarından öğreniyor gibi değil
ucuna kadar kendi adımlarını kullanarak ve kurulayarak üstüne bulaşan yaşam lekelerini

yaşam lekeleri dediysem, hani süslü bir laf bulmak istediğim için sanmayın
ne o malum çevreleri severim ne o süslü lafları, eminim cahit koytak da sevmez
ve oksijenli su, tendürdiyot, kara merhem türünden şeylerle temizlenemediğinden

belki bolca dua, belki bolca yakarış, kimileyin bunlar da yetmez
yetmez çünkü arada pek çok şey vardır artık, pek çok modern nesne
sayıp dökmekle bitmeyecek kadar çok: televizyon dergileri, koltuk parlatıcıları
corn flakes, enis batur, ya da ne bileyim, daha pek çoğu

“hayat bu” diyordu şampiyonların kahvaltısını yazan adam, neydi adı, tebrikler bildiniz
durmadan birilerinin ölüm haberini veriyor ve “hayat bu” diyordu, inanın bana
işte umutsuzca anlatmaya çalışıyorum size bunu, bir an yaşamla tüm bağınız
başlamadıklarınız, yapamadıklarınız, bitiremedikleriniz,
yarım kalan kavgalarınız, okunuşuna bir türlü akıl erdiremediğiniz fransızca kelimeler,

almadığınız tüm kürt börekleri bile geride kalacak: hayatta
şimdi ben size “ben aslında bir kere öldüm, çok güzeldi” desem bunu denemezsiniz değil mi?

İsmail Kılıçarslan
Share

Kitabı açıp seni yüzünden okuyanı Ya Rabbi
Bir gaflete giderken gelen ağır uykularla
Dudak titreten sözlerle beni
Elif be
Ve hüznün cüzleriyle
Sebeb-i telifi aşk olan mesnevilerle yetiştir..
(amin)

Said Yavuz

Miraç kandiliniz hayr ile dolsun..
Share

Ses


Cemal Süreya
Share