"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

Bahçeden koparılıp saksıya dikilmiş çiçekler gibiyiz.
Eğer içimizde çiçeklik varsa...!

Kudsi Ergüner
Share


Güzel çıkalım diye,bakışlarımızı dahi düzelttiğimiz bir poz kadar değer vermiyoruz 
Yaşantımıza.
Oysa en güzel resmi Allah çeker...

Mehmet Deveci
Share


Kur'an, birbirini tamamlayan çiftlerden söz ederken "zevc" terimini kullanır. Tabiatıyla bu terim, çekirdek aileyi oluşturan eşlerden söz edilirken de kullanılır.
Meselâ, elinize Arap dilinin dev dil ansiklopedisi olan Lisanu'l-Arab'ı alıp da "zevc" maddesine bakarsanız, bu kelimenin içerisinde kullanıldığı birkaç örnek cümlenin başında şu cümlenin geldiğini görürsünüz: "Zevcâ na'lin: ayakkabının iki eşi..."

Adlandırılan bir nesne (müsemma), adının (isim) anlamını ancak bu kadar güzel karşılayabilir.

Kadın ve erkekten oluşan eşleri, bir çift ayakkabı örneğinde tahlil edecek olursak; "Kadın mı üstün, erkek mi üstün?" gibi bir soru, hâlâ size anlamlı geliyor mu?

Bu soruyu, büyük dilci İbn Manzur'un örneğine taşırsak: "Ayakkabının sağ teki mi solundan üstün, sol teki mi sağından?" diye sormaktan ne farkı var?

İsterseniz deneyin. Sol ayakkabıyı sağ ayağa, ya da sağ ayakkabıyı sola giyin. Bu durumda hem ayağa hem de ayakkabıya zulmetmiş olursunuz. Bunların birbirlerine üstünlük iddiası, sadece anlamsız değil, aynı zamanda komik kaçar.

Evet, yan yana koyduğumuzda "eşittirler." Eşitten de öte "eştirler." Fakat bu eşler birbirine eşit olsa da birbirinin "tıpkısı" ve "aynısı" değillerdir. Eşler arasındaki eşitlik, "farklılık" zemini üzerinde boy veren bir eşitliktir. Farklıdırlar; birbirinin yerini tutmayan, fakat birbirini tamamlayan eşitlerdir.

Tıpkı ayakkabı örneğimizde olduğu gibi, erkek ve kadın da birbirinin yerini tutmayan, birbirini tamamlayan "eş" ve "eşit"lerdir. Kadını erkekleştirmeye çalışırsanız, tıpkı sağ ayakkabıyı sol ayağa giymek gibi hem kadına hem de erkeğe zulüm etmiş olursunuz. Erkeği kadınlaştırırsanız da öyle.

M.İslamoğlu
Share


Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna;
O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna;
Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü;
Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna.

Ömer Hayyam
Share

Selamün aleyküm blogcanlar :)
Uzun uzun uzun bir süredir bloğu ihmal ettiğimin farkındayım. Lâkin bu farkındalık beni malesef ki harekete geçirmeye yetmiyor. 
Sessizlik ile sükûtun arafında kalakaldım!
Zaman zaman hepimizin başına gelen kendi kabuğuna çekilme modundan çıkabilmek umudu ile birşeyler karalayayım dedim.
Fakat kelimeler kifayetsiz, dilim lâl, en iyisi sözlerimi alıntı bir dua ile bitireyim en iyisi;

"Eller yukarı teslim ol dedikleri 'dua' olsa gerek..
Teslim olduğunuz vakit bu günahkârı da ihbar ediverin ne olur :)"

"abherî"
Share

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş. 

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”

alıntı
Share