Bir türkümüz şöyle başlıyor veya devam ediyor: “Ben ahlakın beğendim / Cemalinde gözüm yok.” İşte bu anlayıştan, doksan-altmış-doksan’a nasıl gelindi? Bunu gerçekten tartışmamız gerekiyor.
Bunu tartışırken, kim olduğumuzu ve nerede durduğumuzu da iyi bilmeliyiz.
Mesela birçok insan, büyük bir karamsarlık içinde, “artık devir değişti” diyor. Bu sözü her duyuşumda, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’ini karıştırma ihtiyacı hissediyorum. Bu kitap 1069 yılında yazılmış.
İşte, kitabın yazarı, hükümdarı kâtip konusunda şöyle uyarıyor:
“Kâtip haris olursa, bilgisini kötüye kullanır; tamah ederek yazar ve yazıyı tahrif eder.”
Bugün buna “evrakta sahtecilik” diyoruz.
“Altın ve gümüş görünce, ona aldanır; efendisinin başını yer yahut kendi başını yer.”
Bugün buna “zimmete para geçirme” diyoruz.
Gördüğünüz gibi, bazı alet ve edevatın dışında, değişen hiçbir şey yok.
Evet, değişen fazla bir şey yok.
Üzülmek, hâlâ hepimizin baba mesleği…
Köylüler hâlâ resmi belgelerden korkuyor.
Mehmet, hâlâ en çok tercih edilen erkek ismi…
Ayşe de öyle.
Kuran Kursu’na giden çocukların sayısı gitmeyenlerden çok daha fazla…
Bayram sabahları, hâlâ en güzel sabahlarımız…
Dini geceler de öyle.
Yurtdışı deyince, aklımıza hâlâ Batı geliyor. (Balkan coğrafyası hariç…)
Mesela Ayhan Demir arkadaşımız, kısa aralıklarla Fransa, Almanya, Bosna ve Üsküp’e gitti. Fransa ve Almanya’ya giderken “ağabey, yurtdışına çıkıyorum, hakkını helal et” dedi. Bosna ve Üsküp’e giderken ise, bir alt sokağa gidiyormuş gibi rahattı.
“Geçen gün Şam’daydım” diyen ne kadar çok arkadaşım var!
Allah’a şükür ki, buralar bizim için hiçbir zaman yurtdışı olmamıştır.
Birkaç küçük değişiklik de yok değil, var.
Sözgelimi “el sanatları” deyince dedemin aklına Osmanlı tokadı geliyordu. Benim aklıma ise şimşir kaşık, boncuktan kuş falan geliyor.
Ya da İstanbul’daki ev sayısı, evli sayısından daha fazla…
Peki, bütün bunları niçin sıralıyoruz?
Kaybettiğimizi, elimizden kaçırdığımızı düşündüğümüz şey, aslında o kadar uzağımızda değil. Yani, fazla uzağa kaçmış/gitmiş olamaz!
Yapmamız gereken şey, yapmakta olduğumuz bazı şeyleri yapmamaktır.
İbrahim Tenekeci
9.12.10 |
vakt-i nesir
|
0
yorum
0 yorum: