Urfalı hikmet şairi Nabî'nin bir beyti vardır. Buyurur ki:
Çekdik o denlü sâgar-ı ümmîde intizâr
Bezme gelince duhter-i rez mû-sefîd olur
(Ümit kadehinin yolunu öylesine uzun zamandır beklemedeyiz ki, meclise gelinceye kadar asma kızının saçları ağaracak.)
Bir insanın umutla bekleyişindeki uzunluğu ve o süre içindeki çaresizliğini anlatan bu beyitte Nabî Efendi seçkin bir mübalağa yapıyor ve neredeyse bir ömür boyu yolu gözlenen bir sevgiliden, bir umuttan bahsediyor. Üzümün kızına vurgun olan şair, onun yolunu gözlerken ihtiyarlıyor ve hiç ulaşamadığı, hiç gelmeyen sevgiliye nihayet saçları ağarınca sahip oluyor. Elbette âşık için bu da bir şeydir; amma "Ba'de harâbi'l-Basra" deyimi de boşa uydurulmamıştır.
Beytin dünyasına biraz daha girmek için söylemeliyiz ki bir meclis kurulup da o meclise revnak veren şarap gecikince mecliste nasıl bir sıklet hasıl olduğunu erbabı bilir. Bunu İlahî aşk mânâsında düşünürseniz mecliste mürşidin sözlerinden kendi nasibine düşen halavet ve ilhamı bir müjde niyetine almayı bekleyen bir kişinin, sohbetin başlamasını nasıl arzu ile beklediğini göz önüne getirmeniz gerekir. Yani meyhanede şarap bekleyen ile tekkede İlahî aşk ilhamı bekleyen iki kişinin bekleyişleri arasında da, mestlikleri ve sarhoşlukları arasında da bir aynîlik vardır. Belki tek fark, sarhoş olduktan sonraki görüştedir. İlahî aşk ile sarhoş olan ikiyi bir görürken, şarap sarhoşu biri iki görür.
Beyitte mû-sefîd olmak (saçı ağarmak) eylemiyle alakalı da bir telmih söz konusu edilmiştir. Rivayete göre Hz. İsa nefesiyle ölüleri dirilterek mucize gösterir ve insanları hak dine davet edermiş. Bir gün müşrikler Şam'da kendisinden yine bir mucize göstermesini ve bir ölüyü diriltmesini istemişler. O da kabul edip kimi diri görmek istediklerini sormuş. Hz. Nuh'un oğullarından Sam'ın mezarının Şam'da olduğunu bilen müşrikler Sam'ı diriltmesini istemişler. Hep birlikte kabrin başına gidildiğinde Hz. İsa, "-Kum yâ Sam (Kalk ey Sam)!" diye çağırmış. Derhal mezar yarılıp içinden saçı sakalı bembeyaz olmuş heybetli bir adam çıkmış. Müşrikler inat edip, "Bunun Sam olduğunu nereden bilelim?" diye sorduklarında Hz. İsa Sam'a dönüp, "Ey Sam! Sizin zamanınızda saç ve sakal ağarması âdetten değildi. Senin saçların neden bembeyaz?" diye sormuş. Cevap: "Saçım ve sakalım beyaz mı? Buna ben de hayret ederim. Meğer ki sen 'Kalk ey Sam!' deyince kıyamet koptu da hesap için mahşer yerine çağrılıyorum sanarak çok korktum. Muhtemeldir ki bu korkuyla ağarmış olsun!"
İmdi, asmanın kızının da meclise gelmekten ürkmesinin ilk sebebi meclistekilerin itibarlı kişiler oluşu; ikinci sebebi de bu meclisi yine bir toplanma (haşr) yeri saymasından olmalıdır. Çünkü üzümün kızının suçu hesaba gelmez. Dehşetle saçının ağarması da bu korkunun içinde bulunmasındandır.
İskender Pala
29.9.10 |
vakt-i nesir
|
0
yorum
0 yorum: