Biz tam dört arkadaştık, korkusuzduk, çeviktik
Bu efsunlu beldede pervasız dört yiğittik
Almıştık hızımızı o düşler perisinden
O hızla kanatlandık hayal penceresinden
Dört melek-sima için girdik bu maceraya
Pusatlı, yalın kılıç ulaştık maveraya
Durup dinlenmeksizin varmak için ezele
Ne ab-ı hayat içtik ne yüz verdik ecele
Günün ilk ışığıyla dindi hayalin sesi
Yalancı fecir gibi kalkınca sis perdesi
Göründü dört garip yol; yaktı firkat sızısı
Dört karanlık yol değil sanki alın yazısı
En korkulu anına ulaşmıştık bu düşün
Lafı bile geçmedi aramızda dönüşün
Vuslata ait yemin düşerken dilimizden
Orada ayrılmıştık en son birbirimizden
Bin yıl geçti aradan onları görmeyeli
Bir haber getirmedi ne sam ne saba yeli
Ferhad kerem ve Mecnun Tanrı`nın üç seveni
Merak ediyorlardır onlar da şimdi beni
Kavuştular sanırım hepsi sevdikleriyle
Bir ben kaldım geride vuslatın kederiyle
Alıp yutsa da dağlar Ferhad`ın gür sesini
Duymamış mıdır Şirin onun son nefesini
İlk görüşünde onu aşk çerağına yandı
Aslı Kerem`le dalıp Kerem onla uyandı
Tanımasa da Mecnun Leyla`sını görünce
Vuslatın sahbasını içmedi mi ölünce
Ferhad Kerem ve Mecnun terk ettiler bu mülkü
Bundan böyle bendedir aşkın mukaddes yükü
Ömür Ceylan
6.7.11 |
vakt-i nazım
|
0
yorum
0 yorum: