
Depremle yaşamaya alıştıkta, ya gönül sarsıntılarını ne yapacağız ?
Suçu üstlenecek mazeret kalmamışsa, kalemi kırmanın vakti gelmiş mi demektir ?
Hiçbir cevap kâfi gelmeyecekse ‘neden’ diye sormanın ne anlamı olabilir ki ?
Dilinin iddiasını gönlün ispatlayamıyorsa sükût etmek gerekmez mi ?
Sevinci, acıyı ve AŞK'ı hep yüksek perdeden yaşasaydık yürek dayanabilir miydi ?
Neden hep gerçekler hayallerimize tecavüz eder ?
Ve bu kadar soru işaretli cümlenin ardından bir ünleme ne dersiniz ?
Hiçbir şey "gerçekler" kadar acı olamaz, biber bile !
"abherî"
8.9.09 |
vakt-i abherî
|
0
yorum
0 yorum: