"düşün, düşün ki düşün gelişsin"


Kişinin kendi dışına çıkması, kendisine kendi dışından bakması güç, hatta çokluk imkânsız gibidir. Böyledir, çünkü kişi kendi dışındakilere, yani dışarıya (taşraya) ilgisi yüzünden kendisi dışında olanlara onların dışından bakar, bakmak zorunda kalır. Kişi işte bu nedenle sürekli olarak kendinden bakar dünyaya... sürekli olarak kendinde mahpus kalır...
Dışarıya yönelik bu bakış kişiyi kendine mıhlar... ilgi duyulan, bakılan ve görülen hep dışarısıdır... Ne gariptir kişinin kendinde mahpus kalması, kendisiyle meşgul olmasını sağlamaz, kendisine kendisini unutturur. Hüzün verici değil mi: unutan unutulmuştur! Unutma eyleminin sahibi, eyleminin hedefi haline gelmiştir.
Bu durumda varolan, yapan eden, yaptığı ettiği seyredilmeye değer olan hep dışarısıdır. Seyreden dışarısını seyreder. Göz başkalarını görür, kendini göremez. Evet, kendi dışında (var)olanları görür ve fakat kendini göremez.
Modern insan, kendisi dışında ne varsa onları düşünmek zorunda... 'Kendilik' artık yasak bölgenin adı... yani üzerinde konuşulamayan.... Kişi kendinden uzak düştüğünü farketmemeli, kendini hatırlamamalı ve aslâ kendini özlememeli... farketmek, hatırlamak ve özlemek.... hepsi de yasak bölgenin ihlâli anlamına geliyor modern dünyada...
Kafka'ya sorulur:
— Niçin üzülüyorsun ki? Hiçbir eksiğin yok!
"Haklısın!" diye cevap verir; "hiçbir eksiğim yok kendimden gayrı!"
Ne kadar da şaşırtıcı geliyor değil mi kişinin bu kadar yalın bir biçimde kendi eksikliğinin farkına varması?!
Hasret ayrılığın farkına varmakla başlıyor... Farkına varanlar ancak, özlüyor, özleyebiliyor. Özlemek, kişinin kendi özüne, kendisine yönelmesi demek... Özleyebilmek için kişinin bir özü olması yetmiyor, bu özü farketmesi de gerekiyor. Farkeden kişi ancak, özünü eyleminin konusu yapabilir, özünü kendi ilgi alanı içine alabilir, özüne, yani kendine bakmayı başarabilir.
Dikkat edilirse burada 'özdeşlik' ve 'kendilik' sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılmakta. O halde kişi kendi dışına çıkmadıkça özünü farkedemez, özünü özleyemez ise, ne yapmalı, nasıl yapmalı da kendi dışına çıkmayı başarmalı?!?
Sanki bir çelişki varmış gibi: kişinin özünü özleyebilmesi için özünün dışına çıkması gerekiyor; ben'i anlayabilmek için sen'e ihtiyaç duyuluyor. "Sen olmadıkça ben beni göremem ki" demiş şair. Zekâi Dede daha da ileriye gitmiş:
— "Ben ben değilem, ben dediğim sensin hep/Ruhum dediğim, canım dediğim sensin hep!"
'Sen' dışarıda olanın adı mı? Böyle sananlar yanılır. Çünkü eğer böyle olsaydı, kişinin kendine dışarıdan bakabilmesi için kendi dışında ikamet edebilmesi gerekirdi. Kişi kendinden başka bir yerde ikamet edemez. Bu bakımdan ikamet eden ben'in kendisinde ikamet edilen sen'i farketmesi, bakışını kendine, gerçekte 'ben' olan sen'e yöneltmesi yeterlidir. Çünkü işbu 'sen', gerçek ben'dir! Başka bir tabirle, sen ben haline geldiğinde, zorunlu olarak ben de BEN haline gelmiş olur.
Veli işaret edebileceği bir ben bulamadığı için 'ben' diyemezmiş... Dolayısıyla sözde ben-lik, benci-lik dâvâları ashab-ı safsatanın, yok'u var sananların mesleki... birer vehimden ibaret... Onların 'ben' dediklerini bizler de var saysa idik, sayabilseydik, ihtilaf olmazdı; daha doğrusu ihtilaf ihtilaf-ı lafzî olarak kalırdı, ihtilaf-ı hakikî olarak değil. Oysa biz onların var dediklerine yok, yok dediklerine var diyoruz.
Vehim yok'u var kabul etmek demek... Bu yoktan dünyayı var kabul edenler, gerçekte VAR olanı (vücud-i hakikî'yi) vehmen yok sayıyorlar; karanlığı araştırmak için ışığı söndürüyorlar, karanlığı karanlıkta arıyorlar.
Soluklan biraz dostum, kendine kendinde yer açmaya çalış... Özünü özle, özünü gürleştir... Sen sende senden düşmüştün; demek oluyor ki yine sen sende senden kalkacaksın!
Bak Niyazî Mısrî hazretleri ne buyuruyor:
Ben sanurdum âlem içre bana hiç yar kalmadı 
Ben beni terkeyledim bildim ki ağyar kalmadı

Hâsılı, kişi kendinden başka bir eksiği olmadığını anlamalı ve taşrayı bırakıp var-lık içinde yok-luk çekmemeli.

Dücane Cündioğlu/Yenişafak
Share

2 yorum:

  1. İnsanın en büyük eksikliği kendini tanıyamaması değilmi zaten.
    Çoğu güzel cümleyi kurarken istediğimiz bunları duymak değilmidir?
    Varlık içinde yokluk zordur birde yokluk içinde varlık çekenler vardır. maddi olarak yoksulluk çekerken menevi olarak tokluk çekerler.
    güzel paylaşım,sevgiler canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru söylediniz, ne diyeyim manevi tokluk içinde olmak temennisinden başka..

      Sil