Bilgenin biri evladına iki tane yün çilesi vermiş ve
akşama kadar bunları birbirine vurmasını istemiş.
Evlat akşama kadar bunları birbirine vurmuş.
Vurdukça yünlerin içindeki toz toprak temizlenmiş,
yünler parlamış, daha da güzelleşmiş.
İkinci gün bilge kişi evladına bir yün çilesi,
bir tane de toprak çömlek vermiş ve
ayni şekilde birbirine vurdurmuş.
Yün yine güzelleşmiş,
çömlekte ise bir değişiklik olmamış.
Üçüncü gün bilge kişi evladına iki tane toprak çömlek vermiş.
Daha ilk vuruşta çömlekler parçalanınca
bilge kişi evladını çağırmış ve bundan ne ders çıkardığını sormuş.
Çocuk bir şey anlamadığını söyleyince bilge kişi anlatmış:
İlk günkü yün çileleri iki anlayışlı, mülayim insanı temsil ediyordu.
Hem birbirini kırmadılar, hem de birbirlerine çaptıkça olgunlaştılar, arındılar.
İkinci gün sert adamla anlayışlı adamı temsil ediyordu.
Sert yumuşak olana çarptıkça, yumuşak olan ortamı dengeledi, yumuşattı.
İkisi de bu işten zarar görmeden sıyrıldılar.
Üçüncü gün ise iki sert adam birbiriyle çatıştı ve ikisi de kırıldı.
Üstelik de ortalık toz toprak içinde kaldı....
25.4.10 |
vakt-i ibret
|
0
yorum
0 yorum: