.............
Kalbe sözden çok sükuttan mânâlar akar. İnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı. İnsanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konuşacaklardı. Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı. Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır. Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır. Sözü ise ancak bir zaruret..
Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan. Sanki durgun ve derin bir ummanin kıyısına varmıştım. Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsedigi bir deniz bulmuştum. Hayatın hicbir kasırgası, hadiselerin hiçbir fırtınası onu dalgalandıramıyordu. O denize imrendiğim an, gözlerim su mısralara takılmıştı:
Gittim, gittim, denizin,
Sınır yerine vardım
Halin bana da geçsin!
Diye ona yalvardım
Bir çılgın vesvesede,
İçim didiklense de,
Olaydım o cüssede,
O’nun gibi susardım..
Gerçekten de öyle olmuştu. Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım. O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi. Sığ suları en hafif rüzgarlar bile çosturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar..
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.
FARUK GÜRBÜZ
27.5.10 |
vakt-i nesir
|
4
yorum
"Âşık susunca Arif konuşunca helâk olur"
YanıtlaSil'Sükut'muhteşem bir paylaşım teşekkür ederiz..
Asıl ben teşekkür ederim beğeninizi dile getirdiğiniz için.
YanıtlaSilYazarın sükûtu derin derizlerle anlamlardırması ne hoş...
elinize sağlık muhteşem bi yazı olmuş...
YanıtlaSilSağolun, vakit ayırıp okuduğunuz için, her şey paylaşıldıkça güzel düsturuna uyarak ben sadece paylaştım yazıyı, değerli yazarı kutlamak gerek asıl !...
YanıtlaSil