"düşün, düşün ki düşün gelişsin"
“Ah, şu zamanı bir görebilsem!” diyenler olur mu ki?
İpinden kopmuş tesbih taneleri düşer gibi zamanın peşine...
Siz, tesbihinizi çekersiniz... Zamanın ipi gibi kopuverir birden!
Mevsimler, resimler, hayaller dağılıverir. Toplarsınız. Zaman ipine dizer gibi dizersiniz taneleri. Halıların üstünde gezinir gibi çocukluğunuzu, gençliğinizi arar gibi ararsınız tesbih tanelerini. Vitrinlerin önü/arkası… derken, bir yorgunluğun adı olur bakışlarınız. Annemin üzülen tesbihini saya saya dizdiğini, dize dize saydığını hatırladım. Bir tesbih, iki tesbih tanesi eksik mi çıkardı ne! Tatlı tatlı gülümserdi ve sonra yine önceden dağılmış tesbih tanelerinden eklerdi. Mavili, kırmızılı cicili bicili zamanın türlü çeşitli hallerini anlatır gibi bir tesbih olurdu elimde...
Şimdi saat kaç?
Bu soruyu bana sormayın; çünkü şimdi saat kendime çok var ! Çünkü şimdi saat, dünü (az öncemi) çoktan geçmiş! Çünkü şimdi saatlerimin hepsi (belki) çoktan durmuş (da) kurulmayı bekliyor!

Ali Hakkoymaz
Share

0 yorum: