Torunu, bembeyaz sakallı,nur yüzlü dedesine merakla soruyor :
"dedecigim, bir insanın ömrü ne kadar olur?"
Dede tatlı bir gülücükle:
"Ezanla namaz arası kadar yavrucugum"
deyince torun:
"nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı ?"
der.
Dede:
"Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır"
diye cevap verir. Torun yeniden sorar:
"namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden ne kastettigini anlamadım dedecigim,
bu ne demek açıklar mısın?"
Dede şefkatle ellerinden tuttugu torununa:
"Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu. Çocuğun kulağına ezan okundu değil mi? İşte o ezanın namazı kılındı mı? Kılınmadı. O ezan "namazsız ezan"dı. İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur. O da "ezansız namaz"dır. Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına.
"Bak Ey İnsan !
Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir.
Boşa vakit harcama !"
İkazını yapıyordu o ezan. İşte yavrum hayat ezanla namaz arası kadardır.
Sakın boşa geçirme. Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma !
25.4.09 |
vakt-i ibret
|
1 yorum
so nice
YanıtlaSil