"düşün, düşün ki düşün gelişsin"
Çıkar beni kendinden kalansız olsun bu ayrılık!

Adı yalnızlık…
Adı hüzün…
Adım adında başka bir şey…
Kül rengi bir şiir yazıyorum sana. Hiçbir dize birbirine uymuyor. Yüreksizim, sensizim. Dört yanlışla birlikte işaretlenmiş bir doğru gibiyim. Her şekilde düşüyorum gönlünden. Götürüyor beni, yanlış işaretlediklerin senden.
Öznesi gizli, yüklemi ağır cümleler peşindeyim. İsmine vuran harfleri cümleleştirmeye kalksa kalemim, satırlar dar gelir alır başımı çeker giderim. Geri dönüşü olmayan gidişler tutturmak isterdim. Arkamda kalan kimse olmasın. Trene hep beraber binelim, garda el sallayan kalmasın. Ve kimseye kalkmasın ellerim.
Sükûtuma lâdes cümleler peşindeyim.
Kalem kalbime değiyor, acıyorum en kanayan yerimden. Tuz basmalı bu yaraya diyorlar, dağlamalı en kör yerinden. Kendinden geçene kadar ağlatmalı.
Gözyaşına sürülmüş üç harftim ben. Konuştun da düştüm dilinden. Suçüstü yakalıyorum gözlerini. Sus bana en konuşkan hecelerinle.
Utangaç bakışların hala ilk gün ki gibi… Rahleme koyduğun gözlerini Kıraat ediyorum nicedir. Gönlünü hatmetmeye geliyor bu yürek! Çevirdiğin sayfalarımı ezberine çek! Kutsal bir kitap niyetine hıfz ediyorum seni.
Sensizlikten biçtiğim yalnızlık kumaşını yamıyorum yüreğime. Bu yalnızlık nereye götürür beni, daha kaç nefes aldırır sensiz böyle.
Hâlbuki ruhumla hissetmek istemiştim seni cümle cümle. Tüm satırlarda sana varmak istemişti her kelime. Menzilimi sana ayarlamıştı bu yürek vurgusu. Artık yürek yanılgıları da mı beni buldu? Aklımı kalbime mukayyet eyle! Şifa niyetine değil, aşk niyetine gel kapıma! İyileşirim sen olmadan da ben. Gelirim kendime yine. En deli yerimi aklıma satıp, kalbime dem vururum yine! Gelme, sakın gelme! Korkarım ki gelirsen, yine beşerde kalır cümlelerim, ilahiye ne zaman ulaşır temennilerim?
İki düğüm arası bir yalnızlık…
Hangi tarafa yönelse kalbim, çıkış yok, “mahkûmiyetin kimsesiz bir yalnızlık” diye zılgıt çekiyor kör olası düğümler. En çözülesi yerlerinden körleşiyorlar bana. Düğümlerle, hele ki çözümlerle aram yok bu ara! Gelmesin kimse, gelmesin yanıma. Tek kişilik yalnızlık çekmeye alıştım ne de olsa! Arkana saklıyorum düş artığı yalnızlığımı.
Ölüm iyiliği çökmüş üzerine ya, arkana bakmak gelmiyor aklına. Gönlünde çıkardığın hangi isyan tahtımı yerinden oynatır ola? Şerefi, yerlerde sürünen bu kenti kaldırmıyor kalbim daha fazla. Taş bas bağrına, taş basta anla beni biraz da! Hangi taş yamanır kalbine ola? Katran karası bir aşk yaşadın sen ne de olsa!
Şimdi, sözün ağıtında bekler cümlelerim. Gözyaşımı silecek bir mendil arar kelimelerim. Hâlbuki gözyaşım kadar bile kıymet biçmemişti sana sözlerim. Kalemim, “bitti” yazar çeker giderim. Silinmek istiyor bütün yazdıklarım, firar etmek istiyor kalemime takılan tümceler.
Eteklerini topla gönlümden, ziller takıp saçlarına savur yarınlara. Sesine aşina kulaklarım seni bulur nerde olsan da. İçime batıyor bu sevda, çıkaracak yok mu seni içimden? Öyle bir cümle yazılsın ki senin adına, bir gölge gibi süzülüp içimden, ak başka diyarlara.
Şimdi geriye dönüp bakma zamanı, hep ilerisini görenlere inat, geriye dönmeli tüm cümleler. Eskiye ait ne varsa yeniden yazılmalı. Yanlış yazmışım ben bu aşkı. Tekrarlamanın ne manası var diyenlere inat, nakaratlara düşürmeli bu aşkı… Yirmi dokuz harfe dar gelip, üç harfle genişleyen gönlümüze inat, unutmalı beşeri tüm aşkları… Ama olmuyor işte! İnadına genzimi yakıyor bu aşk, içimi kavuruyor. Vahası kaybolmuş çöller düşüyor payıma yine.
Güçlüydüm ya hani ben, heybetli duruşum erirdi ya gözlerinde! Sustun bana en derinden, konuşturmadı seni hiçbir kelime. Yaşanılan bir sessizlik senfonisidir şimdi. Sen sükûtu kıt çığlıklara aldanma sakın! Ölüm artığı sessiz düşlerin pençesine düşmesin gözlerin. Kan çanağı olur, ağlamaktan yüreğin.
Kendine benim için gülümse bugün, sitemle zehirlesem de sözleri, aldırma sen bana.
Kalemin ağırlığı altında ezildiğindendir yüreğim…
Dur gitme ama! Sana söyleyeceklerim bitmedi daha.
Sadece, aşk durdu boğazıma!

Gülnaz ELİAÇIK
Share

0 yorum: