Her mesleğin bir olgunlaşma süreci var. 2-4-6 yıl ve daha da fazla seneleri insanlar öğretmen, doktor, mühendis vs. olabilmek adına tüketiyorlar. Ama anne-baba olmak için harcadıkları süre birkaç nefeslik bir zaman!
Ve anne adaylığını ilan ediyor, dokuz ayın sonunda aile, anne-baba oluveriyor. Bir zanaata sahip olmak için çıraklık, kalfalık gibi evrelerden geçmek gerekirken, hayatın en önemli ve değerli işini üstlenmek için, yani bir birey yetiştirmek için herhangi bir evreden geçmek gerekmiyor. Bu yüzden adımızın önüne bu sıfat kolayca eklendiğinden olsa gerek, her baba yiğidin harcı olmayan bu olgunun kıymetini de bilemiyoruz.
Anne çocuğun karnını doyurup üstünü değiştirerek, baba maddi ihtiyaçlarını gidererek “ben çocuk yetiştiriyorum” derken, farkında olmadan kendilerini anne-baba olarak yetiştiriyorlar. Bir birey eğitiyor olmanın gizli gururu içlerini kemirirken, aslında kendilerini eğitiyorlar. Öğrencinin sınıf tekrarında zayıf derslerini düzeltmeye çabalaması gibi anne-baba da her yeni çocukta bir önceki eksikliklerini gidermeye çalışıyor. Tabi bu arada her okulun başarısız öğrencileri olduğu gibi, maalesef bu eğitim kurumunun da tembel öğrencileri oluyor. Nasıl ki deliliğini ya da sarhoşluğunu asla kabul etmeyen insanlar varsa, başarısızlıklarını kabullenmeyen anne-baba da bir hayli fazla.
Kolay sahiplenmenin verdiği rahatlıktan dolayı, bu meslek ciddiye alınmıyor. Çocuğun maddi ihtiyaçlarını gidermekle, her türlü eğitimin sağlandığı düşünülürken, zihinlerini ve gönüllerini doyurmak göz ardı ediliyor. Bazıları kendi ebeveynlerinde gördüğü yanlışlardan yola çıkarak, kendi çocuklarına doğruyu uygularken, bazıları ise “bizde böyle gördük” gibi haksız bir tutuma bürünüyorlar. Tıpkı beyazda olsa, pirincin içinden itinayla taşı bulup çıkaran, ya da görmezden gelen insan gibi.
Evlatlarını birey olarak değerlendirmeyip sadece çocuğu olarak görmekte ısrar eden anne-baba, hata yapmakta gecikmeyecektir. Gözümüzde yalnız çocuk statüsünde kalırsa evlat, üzerinde her türlü hak sahibi olunan, saygıyı boş verip sevgi verilen ki, bunu bile beceremeyenler oldukça fazla, söz hakkı tanınmadığı için en başta özgüven eksikliği olan bireyler meydana geliyor. Ve çocuklardan haksız beklentilere kapılıp, onların beklediklerine âmâ oluyoruz.
Öğretirken öğrenilenlerin, eğitirken eğitiliyor olmanın farkına varmalı, yetiştirirken yetişiyor olmanın erdemini idrak etmeliyiz ki, hayat üniversitesinden mezun olurken verdiğimiz 'tez'den yüksek puan alalım!
Ve anne adaylığını ilan ediyor, dokuz ayın sonunda aile, anne-baba oluveriyor. Bir zanaata sahip olmak için çıraklık, kalfalık gibi evrelerden geçmek gerekirken, hayatın en önemli ve değerli işini üstlenmek için, yani bir birey yetiştirmek için herhangi bir evreden geçmek gerekmiyor. Bu yüzden adımızın önüne bu sıfat kolayca eklendiğinden olsa gerek, her baba yiğidin harcı olmayan bu olgunun kıymetini de bilemiyoruz.
Anne çocuğun karnını doyurup üstünü değiştirerek, baba maddi ihtiyaçlarını gidererek “ben çocuk yetiştiriyorum” derken, farkında olmadan kendilerini anne-baba olarak yetiştiriyorlar. Bir birey eğitiyor olmanın gizli gururu içlerini kemirirken, aslında kendilerini eğitiyorlar. Öğrencinin sınıf tekrarında zayıf derslerini düzeltmeye çabalaması gibi anne-baba da her yeni çocukta bir önceki eksikliklerini gidermeye çalışıyor. Tabi bu arada her okulun başarısız öğrencileri olduğu gibi, maalesef bu eğitim kurumunun da tembel öğrencileri oluyor. Nasıl ki deliliğini ya da sarhoşluğunu asla kabul etmeyen insanlar varsa, başarısızlıklarını kabullenmeyen anne-baba da bir hayli fazla.
Kolay sahiplenmenin verdiği rahatlıktan dolayı, bu meslek ciddiye alınmıyor. Çocuğun maddi ihtiyaçlarını gidermekle, her türlü eğitimin sağlandığı düşünülürken, zihinlerini ve gönüllerini doyurmak göz ardı ediliyor. Bazıları kendi ebeveynlerinde gördüğü yanlışlardan yola çıkarak, kendi çocuklarına doğruyu uygularken, bazıları ise “bizde böyle gördük” gibi haksız bir tutuma bürünüyorlar. Tıpkı beyazda olsa, pirincin içinden itinayla taşı bulup çıkaran, ya da görmezden gelen insan gibi.
Evlatlarını birey olarak değerlendirmeyip sadece çocuğu olarak görmekte ısrar eden anne-baba, hata yapmakta gecikmeyecektir. Gözümüzde yalnız çocuk statüsünde kalırsa evlat, üzerinde her türlü hak sahibi olunan, saygıyı boş verip sevgi verilen ki, bunu bile beceremeyenler oldukça fazla, söz hakkı tanınmadığı için en başta özgüven eksikliği olan bireyler meydana geliyor. Ve çocuklardan haksız beklentilere kapılıp, onların beklediklerine âmâ oluyoruz.
Öğretirken öğrenilenlerin, eğitirken eğitiliyor olmanın farkına varmalı, yetiştirirken yetişiyor olmanın erdemini idrak etmeliyiz ki, hayat üniversitesinden mezun olurken verdiğimiz 'tez'den yüksek puan alalım!
"abherî"
14.5.09 |
vakt-i abherî
|
2
yorum
Selamün aleyküm,
YanıtlaSilEvvela yüreginize saglik, önemli bir konuya deginmissiniz.
Egitim konusu ele alininca aslinda içimde öfkeye yakin bir duygu olusuyor, biraz da burukluk var... Ebeveynlerin yaptigi o kadar çok hata var ki...
Belki de çocuk sahibi olmadan insanlar bir süre tefekkür etmeli, herseyi ölçüp biçmeli, kendini daha iyi tanimali. Öyle ya kendi benligini bilmeden, kendini yeterince tanimadan nasil baska bir benligin olusumunda yardimci olabilir insan.
Özgüveni olmayan çocuklardan bahsettiniz, o çocugu yetistiren ebeveynlerin özgüvenleri var mi acaba?
Herseyi bir benlik sorununa indirgemek dogru olmaz elbet. Fakat insan kendini tanidiginda yaptiklari üzerine düsünecektir, haliyle hatalarinin farkina varip onlari düzeltmek için gayret gösterecektir. "Böyle gördük" mantigiyla yola çikanlar bastan kaybetmistir ve çocuklarini da kaybetmeye mahkum etmislerdir.
Egitimci denilince aklimiza Hz. Muhammed (s.a.v.) gelmeli. O ki hayatinda egitimle ilgili birçok örnek sergilemistir.
Okumaktan haz etmiyorsaniz pekâlâ tv programlarini seyredip oradan faydali bilgiler edinebilirsiniz; dost tv, hilal tv, mehtap tv gibi saygin kanallarda neredeyse her gün egitimciler davet ediliyor. Bu uzmanlar ayni zamanda dindar olduklari için islam dininin egitimde öngördügü davranislardan çokca söz ediyorlar.
Kisaca söyle özetleyeyim; kendinizi tanimadan çocuk sahibi olmamaniz gerektigini düsündügüm gibi, çocuk sahibi olacaklari haberini alir almaz hamilelik süreci boyunca anne-baba adaylari çocuk gelisimi (fiziksel, psikolojik, sosyal) hakkinda olabildigince bilgi edinsinler.
Yemek yaptigimizda esimizin begenmesi için verdigimiz özeni çocuk yetistirmede de gösterelim ki Rabbimizin taktirini alalim insaAllah.
Vesselam...
Aleyküm selam
YanıtlaSilÖncelikle teşekkür ederim değerlendirmeniz için.
Ebeveynler olarak kendimizi geliştireceğimiz görsel ve işitsel yapıtlar o kadar fazla ki,yeter ki isteyelim ama yine de okumaktan haz alamamayı gönlüm kabul etmiyor.
Gerçi okumaktan anlamamız gereken sadece kitap değil,zira anlayarak okursak eğer Allah'ın(cc) en büyük kitabı kâinat!
Selam ve dua ile...