"düşün, düşün ki düşün gelişsin"


Kur'an, birbirini tamamlayan çiftlerden söz ederken "zevc" terimini kullanır. Tabiatıyla bu terim, çekirdek aileyi oluşturan eşlerden söz edilirken de kullanılır.
Meselâ, elinize Arap dilinin dev dil ansiklopedisi olan Lisanu'l-Arab'ı alıp da "zevc" maddesine bakarsanız, bu kelimenin içerisinde kullanıldığı birkaç örnek cümlenin başında şu cümlenin geldiğini görürsünüz: "Zevcâ na'lin: ayakkabının iki eşi..."

Adlandırılan bir nesne (müsemma), adının (isim) anlamını ancak bu kadar güzel karşılayabilir.

Kadın ve erkekten oluşan eşleri, bir çift ayakkabı örneğinde tahlil edecek olursak; "Kadın mı üstün, erkek mi üstün?" gibi bir soru, hâlâ size anlamlı geliyor mu?

Bu soruyu, büyük dilci İbn Manzur'un örneğine taşırsak: "Ayakkabının sağ teki mi solundan üstün, sol teki mi sağından?" diye sormaktan ne farkı var?

İsterseniz deneyin. Sol ayakkabıyı sağ ayağa, ya da sağ ayakkabıyı sola giyin. Bu durumda hem ayağa hem de ayakkabıya zulmetmiş olursunuz. Bunların birbirlerine üstünlük iddiası, sadece anlamsız değil, aynı zamanda komik kaçar.

Evet, yan yana koyduğumuzda "eşittirler." Eşitten de öte "eştirler." Fakat bu eşler birbirine eşit olsa da birbirinin "tıpkısı" ve "aynısı" değillerdir. Eşler arasındaki eşitlik, "farklılık" zemini üzerinde boy veren bir eşitliktir. Farklıdırlar; birbirinin yerini tutmayan, fakat birbirini tamamlayan eşitlerdir.

Tıpkı ayakkabı örneğimizde olduğu gibi, erkek ve kadın da birbirinin yerini tutmayan, birbirini tamamlayan "eş" ve "eşit"lerdir. Kadını erkekleştirmeye çalışırsanız, tıpkı sağ ayakkabıyı sol ayağa giymek gibi hem kadına hem de erkeğe zulüm etmiş olursunuz. Erkeği kadınlaştırırsanız da öyle.

M.İslamoğlu
Share

2 yorum: