"düşün, düşün ki düşün gelişsin"
Yavuz Sultan Selim gibi bir cihan padişahı hükümdarın iltifatlarına mazhar olan ve Yavuz Sultan Selim Hazretlerinin oğlu Kanuni Sultan Süleyman zamanında da çokça rağbet gören İbn-i Kemal İsmi ile müsemma olmuş devrin yetiştirdiği kemal sahibi alimlerimizdendir

Osmanlı şeyhülislamlarının en büyüklerinden biri olan İbn-i Kemal sadece osmanlı ülkesinde değil, İslam aleminin her tarafında tanınıyor ve seviliyordu.İkiyüzden fazla eser kaleme aldığı rivayet edilmektedir. Hoş sohbet, hazırcevap, mütevazi, yumuşak huylu bir zat olan İbn-i Kemal bir ara insanlık icabı hafifçe gurura kapılır, derin ilmiyle iftihar etmeye başlar.Derken karşısına maneviyat erenlerinden biri çıkar ve şöyle sorar:

- Üstadım! Allah'ın ilmiyle mahlukatın ilmini bana kıyas yoluyla anlatır mısınız?

İbn-i Kemal önünde duran büyükçe bir kağıdın tam ortasına bir nokta koyar. "Allah'ın ilmi bu büyük kağıda nisbet edilirse, mahlukun ilmi şu nokta kadar kalır" der. Bu cevaptan hoşlanan gönül ehli o zat, bir soru daha sorar:

-Peki, sizin ilminiz bu noktanın neresinde kalıyor?

Her soruya cevap veren devrin allamesi, susmak zorunda kalır ve hatasını anlar.

-Dursun GÜRLEK - Çınar altı kitap sohbetleri-
Share

Abdullah bin Mübarek'i çok özleyen bir Allah dostuna müjde gelir.
Abdullah bin Mübarek kapıdadır...
Fakat Allah dostu Onu görmek istemez..
"gidince ayrılığına dayanamam özlemim iyice artar, ben ona ayrılık olmayan yerde kavuşmak istiyorum" der...
Share

Sevdalın şu dağı del dese, koşar delersin !
İş Allaha geldi mi, gücün yok, sendelersin.

Ey nefsiyle savaşan, iraden tutmasın pas!
Ayağımı toprağa basacağım de ve bas!..

N.F.K
Share

“-Âh teslimiyet! Kaf Dağı’nın ardında mı, karlı dağların zirvesinde misin? Yoksa bir Zümrüdüanka mısın? Söyle nesin neredesin ki seni bulmak bu kadar zor elde tutmaksa sıratta yürümek misali…”

-alıntı-
Share

Nasibime yenilgi düştü!
Nasibime kırık bir kalp düştü!
Nasibime düşenlerin düşüşlerine şahit olmak düştü!
Nasibime düşüş düştü!
Yoksa bütün bunlar bir düş'müydü!

Ali Ayçil
Share
Share

İlkbaharda, renksiz kanlarını damarlarımda akıtmayı,
Onlar gibi ağrı duymadan çiçek açmayı,
Solmayı arzu ederek iki ellerimle dallarını tuttuğum o aynı ağaçların sararan yaprakları dökülüyordu.
Bende ise bunun tam tersi oldu.
İlkbaharda soldum; sonbaharda çiçek açıyorum.

Meşa Selimoviç
Share

Ben gedâ sen şaha kul olmak yok amma neyleyim
Ârzû sergeşte-i fikr-i muhal eyler beni

-Fuzulî-

(Benim gibi bir dilencinin senin gibi bir padişaha kul olması uygun değil ama; ne yapayım ki, aşk ve arzu beni olmayacak düşüncelerin vadisinde şaşkın şaşkın dolaştırıp duruyor.)
Share

Madem baktın, can asasını tebessümle bırakan İsmail'i gör;
Ve dertlerin okyanusunda bir damalaya dönüşen Yakub'u,
Ateş kraterinde terinden gül damlayan İbrahim'i,
Ağır ağır başı kesilen Yahya'yı,
Acıdan zarı zarı titreyen Zekeriya'yı,
Cevrü cefa içindeki İsa'yı,
Perdeler arkasında kederle bekleyen Meryem'i,
Yalnızlığını, çaresizliğini sabırla gizleyen Asiye'yi,
Kuyudaki, pazardaki, zindandaki yaslı Yusuf'u,
İstihza ve kinle incitilen Muhammed (asv)'i gör...
Ge gör ki; zemzemi kurutulmuş bir Hacer'sin sen,
Gör ki; mumu söndürülmüş gözleri buğulu bir pervanesin sen...

Münire Daniş
Share

İnsanların yazdığı bin kelimeden yalnızca biri yazılmaya değer olabilir. geri kalanı ise boşa gitmiş mürekkep ve kağıttır. Onlar kuş gibi uçacakları yerde, kurşun kalemle ağırlaştırılmış dakikalardır.
Gerçekten yazmaya değer kelime ile yazmak ne zordur.

Mihail Nuayme
Share

Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı.
Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok.
Bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan.

Hakan Günday
Share

?!


Açığa çıkmamış bir aşkla sonu açıkta kalmış bir güzelliği kimse öldüremez...

Ali Ayçil
Share
Necip Fazıl, Abidin Dino'ya sormuş:

- "Niçin inanmıyorsun?"

Abidin Dino, kendisine kaybettiren ama başkalarına çok şey kazandıran şu cevabı vermiş:

- "Korkuyorum, bir kere inanırsam bir daha başımı secdeden kaldıramam diye..."

"Yani, siz öyle bir Allah'a inanıyor, öyle azametli, öyle merhametli bir Zat'tan bahsediyorsunuz ki, eğer öyle bir Allah varsa, değil O'na itaat etmemek veya günah işlemek, O varken başımı secdeden kaldırmaya bile haya ederim, o cesareti kendimde bulamam" diyor.
Share

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Erdem Beyazıt

Share

İnsan en çok kaybettiği zaman bulur kaybedileni ve belki de bu yüzden bulduğunda kaybetmiştir bulunanı...

"abherî"
Share
Bi düşün di mi? Bi dur, bi soluklan, bi farkına var! Senden büyük padişah, padişahtan büyük Allah var. Okuduğun üç beş kitabın, tanıdığın üç beş adamın, çıktığın üç beş ekranın, seni seven (sevdiğini zanneden) üç beş insanın oluşturduğu boş beleş havaya aldanıp da nerden gelip nereye gittiğini unutma. Sokakta kitap satıyordun aslanım.

 Paran varsa Yeni Harman sigarası alıyordun, yoksa borç yazdırıyordun alevi bakkala.
Bi düşün di mi? Ama düşünmezsin, modernsin sen çünkü. Sahip olduğun her yeni imkanı bir üst sınıfa atlama fırsatı, tanıdığın her yeni adamı önüne kulvar açacak anahtarcı, karşılaştığın her yeni durumu bir çeşit prestij aracı olarak görmekle meşgulsün.

Sırtındaki iki çantaya bir eskiciden aldığın kitapları, bir eskiciden aldığın umutları yükleyip, yere naylon serip… Uzar bu hikaye. Ama modernsin sen. Unutmaya meyyalsin. Vaktiyle dostlarınla bir yarım ekmeği bölüşebiliyordun, şimdiyse elde etmeyi umduğun bir başarının küçücük bir kısmını bile paylaşmaya yanaşmıyorsun.

Kimsin sen? Bi düşün di mi? Bu semtin seni ne hale getirdiğini, bu tişörtlerin, bu ilaçların, bu ahlaksız algının, bu hırsın, bu vicdansızlığın, bu düzlemsizliğin, bu duruşsuzluğun seni ne hale getirdiğini bi düşün di mi? Ama düşünmezsin. Çünkü Yaratıcının “çoğunuz akletmezsiniz” ayetinin muhatabısın, çünkü modernsin.
İkinci sınıf duyarlılıkların, basit ayak oyunların, şark kurnazlıkların, pozisyon alışlarınla artık o mağdur, o üzgün, o fakir çocuk değilsin. O yüzden unut artık şu mağduriyet edebiyatını, şu içi ezilen adam numaralarını, şu duyarlı insan ayaklarını…

Sesini değiştiriyorsun zaten. Bari yüzün sana kalsın aslanım.

İsmail Kılıçarslan
Share

Ey pervane!
Ey aşk iddiacısı!
Aşk, senin işin değil.
Seninki bir kuru iddiadan ibaret.
Sende ne sabır var, ne de metanet ve tahammül.
Sen azıcık bir ışık ve ateş gördünmü, hemen yanıyorsun.
Ben ise tamamıyla yanıncaya kadar dikilip duruyor, dayanıyorum.
Aşk ateşi senin yalnız kanadını, benim ise bütün vücudumu baştan aşağı yakar.

SADİ
Share
"Aşka uçma kanatların yanar." (Sadi Şirazi)

"Aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar!" (Hz.Mevlana)

"Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar?" (Yunus Emre)
Share
AŞKININ benimsenme umudu yoksa, gizlemelisin onu.Sessizlik olursa, benliğinde yavaş yavaş sürdürür ışığını. Dünyada bir yön yaratır, yaklaşmanı, uzaklaşmanı, girmeni, çıkmanı, bulmanı, yitirmeni sağlayan her yön de seni çoğaltır. Sen yaşamak zorunda olansın. Senin için hiçbir tanrı güç çizgileri yaratmamışsa yaşaman söz konusu olamaz.

AŞKIN benimsenmemişse, bağlılığının ödüllendirilmesi için boşu boşuna bir yakarış oluyorsa, susmak için yeterince ruh gücün de yoksa, bir hekim bul bulabilirsen, iyileşmeye çalış. Çünkü aşkı yürek tutsaklığıyla karıştırmamak gerekir. Dileyen ask güzeldir, yalvaran aşk uşak aşkıdır.

AŞKIN bir manastırın ya da bir sürgünlüğün aşılmaz duvarları gibi salt bir engelle karşı karşıyaysa ama sevdiğin, görünüşte kör ve sağır olmakla birlikte, sevgine karşılık veriyorsa, Tanrı'ya şükret. Çünkü yeryüzünde senin için yanan bir lamba var demektir o zaman. Bu lambayı kullanmasan da ne çıkar! Çünkü çölde can çekişen kişi ölmektedir ama uzak bir evle zengindir.

ÇÜNKÜ büyük ruhlar kurar da bunların en kusursuzunu seçip sessizliğe kapatırsam, kendisinden kimsecikler bir şey alamazmış gibi gelir sana. Oysa imparatorluğuma soyluluk katmaktadır işte. Uzaktan kim geçse, secdeye kapanır. Belirtiler ve mucizeler doğar.

BiR yararı olmasa bile, sana yönelmiş bir aşk varsa , sen de bunun karşılığı olan aşkı duyuyorsan, ışıklar içinde yürürsün. Çünkü, tanrı varsa, karşılığı yalnızca sessizlik olan dua büyüktür.

VE AŞKIN benimsenmişse, sana açılan kollar varsa, bu aşkı çürümekten kurtarması için dua et Tanrı'ya, çünkü istediğine kavuşmuş yüreklerin geleceğinden korkarım.

SAINT EXUPERY
Share

Necip Fazıl'a sormuşlar:
Üstad özel arabanız yokmu?
Üstad anında mütefekkirane bir cevap vermiş:
Var. Ama ona en son bineceğiz !
Share
Başımdan akl ise gitti dil ile cân revân oldu
Ten-i bî-itibâr adlı kuru virânemiz kaldı

(Akıl başımdan gitti,gönül ve can yollara düştü.Bize;itibarsız,değersiz kuru bir bedenden başka bir şey kalmadı.)

-Hayâlî-
Share
Share
"Adem oğulları aynı vücudun uzuvlarıdır. Çünkü aynı cevherden yaratılmışlardır. Felek bir uzva elem getirirse, öbürlerinin huzuru kalmaz. Ey başkalarının acısıyla kaygılanmayan sana insan demek yakışık almaz..."

Sadi Şirazi - Gülistan
Share
Ne etsem berabere bitmedi o yılgın maç
Herkes bende kalanı küçük bir sıyrık sanır
Sen aklıma düştükçe içim nasıl izdiham
Terkedilmiş bir evin ilk günü kadar ağır

ALİ AYÇİL
Share
Vaktiyle ergin bir şeyh, yıllarca yanında yetiştirdiği müridini imtihan etmek ister. Onun eline iri bir pırlanta verip:
“Oğlum” der “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.

Mürit elinde pırlanta bir bakkal dükkanına girer ve “Şunu alır mısınız?” diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği mücevheri alır; elinde evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der. Mürit teşekkür edip çıkar.

Bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği mücevhere ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü olarak semerciye gidir: Buna ne verirsiniz?” diye sorar Semerci şöyle bir bakar, “Bu der “benim semerlere iyi süs olur. Bundan “kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.”

Mürit en son olarak kuyumcuya gider. Kuyumcu mücevheri görünce yerinden fırlar. “Bu kadar büyük pırlantıya nereden buldun?” diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. “Buna kaç lira istiyorsun?” Mürit sorar: Siz ne veriyorsunuz?” “Ne istiyorsan veririm.” Mürit, “Hayır veremem.” diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:
Ne olur bunu bana sat.
Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.” Mürit emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.

Şeyhinin yanına dönen mürit büyük bir şaşkınlık içinde macerasını anlatır.
Şeyh sorar: “Bundan ne anladın?”
Müridin verdiği cevap çok doğrudur:
"Bir şey ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir."
Share

An geliyor
Öyle bir fırtına esiyor ki yüreğimde
Hayat bile dindiremiyor...

Çok sonra anlıyorum ki,
Gönlüm yine sonbaharı yaşıyor...

-alıntı-
Share
Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir
Gönlümün kıyısına vurur!
Aşınan kayalar gibi ruhum
Suskun, yorgun öylece durur!
Islak kumlara yazılmış hikâyeler
Ummana karışır silinir yavaş yavaş...
Her dalga ömrümden birşeyler koparır!
Ağır ağır sönen gönlüm,
Sakin koyları özler
Son kum tanesi olana kadar!
Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir
Gönlümün kıyısına vurur!...

Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir
Son kum tanesini alana kadar...

Beste : Prof. Dr. Selahattin İçli
Güfte : Cansın Erol
Share
"Çok zordu Yûsuf'u görmeyen gözün Züleyhâ'yı anlaması...
Çok kolaydı Yusuf'u görmeyen gözün Züleyhâ'yı kınaması..."

Yûsuf ile Züleyhâ-Nazan Bekiroğlu
Share
Ey Ganî,
Ey Hamîd,
Ey icâd edici Ve ey iâde edici,
Ey merhamet sahibi Ve ey muhabbet eden Allah’ım.
Helâlin ile beni haramdan sakındır.
Tâatın ile mâsiyetinden beni uzaklaştır.
Fazlü keremin ile Senden gayrisini bana unuttur.

(Amin)
Share
Cân misâfirdür bugün yarın göçer ey aşk sen
Gitme andan incinüp billâh derûnumdan benüm

(Ey aşk! Can (bu tende) misafirdir; bugün yarın göçer gider... Allah için, incinip de benim gönül evimden sakın gitme!)

Tacizâde Cafer Çelebi
Share
Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail(Elektronik Posta) atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir....

Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ; ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.
Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.

Kime : Sevgili karıma
Konu : Yeni ulaştım.
Tarih : 16 Mayıs 2004
Mesaj : Benden haber aldığına şaşıracağından eminim.Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail(Elektronik Posta) gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Herşey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.

Not : Burası çok sıcak :)
Share

Fuzûliye Sormuşlar;
Sevmek Mi Daha Güzeldir, Sevilmek Mi ?
Sevmek Demiş...
Çünkü, Sevildiğinden Hiçbir Zaman Emin Olamazsın !
Share
dallarından hoyrat rüzgârlar sarkan bir bahardır aşk
senin soluğun gül kokar benim yüreğim

yıldızlarından ezgiler derdiğimiz bir yazdır aşk
senin sesine şarkılar yakışır benim dudaklarıma sükût

bulutlarından yağmursuz esintiler düşen bir güzdür aşk
senin saçların ıslanır benim düşlerim

saçaklarından buzlar asılan bir kıştır aşk
senin yüzün üşür, benim ellerim.

Talat Ülker
Share