"düşün, düşün ki düşün gelişsin"
I.

Hatırladığım;
Yeşil bir kubbe...
Uzaktan seyredaldığım hengâme...
Bembeyaz mermerler üzerinde,
                    /kıldığım ıslak namaz../
Islaklığın sebebi yağmur değil,
Gözümden iki damla yaş
g/özyaşlarım,
                    /fatiha'nın dilinden anlamaz../


II.
Sırf yutkunuşum boğazımı yırtıp geçmesin diye,
Sırf /duaya duran/ avuçlarım terlemesin diye,
Ruhuma okudum o fatiha'yı...
Herkes "âmin" dediyse de,
                    /ikna olmadım../


III.
Gölgeliklere yasladım başımı...
Seher vaktiydi...
Güneş yeşil kubbenin ardından yavaş yavaş gösteriyordu kendisini...
Lakin son selamlamaydı bu,
                    /güneşin gözüme son değişiydi../
                    /güneşin, gözüme; "son" deyişiydi../
Güneşi öptüm ilk defa...
Sanki ormanlıkta kaybolmuş bir masal perisiydi.
Öpmelere doyamazken, aklım başıma geldi.
                    /bilmiyorum, daha önce neredeydi?/


IV.
"dünya" dedi kalbime yazan kalem...
"dünya!!"
                    /kalbime dünya düştü../
Oysa ben gözlerimden düşürmemiş miydim onu,
                    /gözümün yaşı gibi../
Kalbimi de nereden buldu?
Okuduğum kasideler geldi yanıma,
                    /redifi "su"ydu../
Bayılmışım sanki, sayıklamalarımda belirdi,
                    /dest busi arzusu./


V.
Güneş ne zaman yükseldi bu kadar?
Gamame Mescidine varsam korur mu beni güneşten, bulutlar?
Olur mu Amberiye Mescidine üzerime sinen misk kokusu, teselli?
Duyar mı Bilal, içimden okuduğum ezanın sesini?
Ya Osman...
Hayâsızlığımdan O(sav)'nun boynunu eğdirdiğim yerde,
                    /gelip kaldırır mı ayağa, melekleri../
Ah Ebubekir...
Ayağını sokan yılan olsaydım...
Değil mi ki gözyaşını düşürdü, gül kokulunun gül yanağına...


VI.
Şimdi bir gözyaşı da benim gözümde...
Ben ağlarken Uhud da ağladı, katıla katıla...
Paramparça olan Hamza'ya...
Mübarek yüzlü Musab'a...
Mağaraya Muhammed'i taşıyan Talha'ya...
Derken, Cebrail'in hıçkırıkları yükseldi,
                    /sidre-i müntehadan../
Yetişmeliydi, Habib'in yanağından akmadan kan...

VII.
İşte, kelimelerim...
Sisli, puslu, paslı bir dünyadan...
Kansız, yaşsız, gülsüz, yağmursuz bir mekândan...
Baharı yok, kışı yok kirlettiklerimin...
Önü yok, sonu yok...
Arefesi yok, ertesi yok...
Kimsesizliğin koynunda,
Yatsının sonunda kılınan bir cenaze namazı sessizliğinde...
Rükûsu yok, secdesi yok...
Tek fazlası;
                    /ve celle senaük../
Başka fazlalar omzumda yük..
Tek fazlası;
                    /ve celle senaük../
Tekbirle zahire sırtımızı döndük...


Hümeyra özdemir
Share

2 yorum:

  1. Haremeynde imamlar; Esselatü emvati yerhamkümullah...

    Ne güzel dillendirmiş bu kardeşim o mekanları... Rabbim tekrar tekrar nasip et o mekanları... ümmeti Muhammed'e tattır oraları Rabbim!

    Selam ve Muhabbetle!

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel bir dua, Allah razı olsun sevgili "Râna"...

    Tekrar ve tekrar aminler olsun...
    Selam ve dua ile...

    YanıtlaSil