"düşün, düşün ki düşün gelişsin"
Ne zaman akşam olsa dağlı bir çiçek
ve yaralı bir kelebek
gelip hüznünü döker sancılı yüreğimin üstüne

Sonbahar rüzgarları eser yaralarımda
ömrümün hazan defterinden yıldızlar kayar
buğulu gözlerimde dağ dağ duman,
boğazımda düğüm, başımda gam
yanık türkülerle hicranını dağlar sinem
alıp götürür hasretimi uzak diyarlara

Ben ki, yolunu yitirmiş seyyah, yükü ezgili ah
veda istasyonlarında titreyen en acılı gözyaşıyım
hangi yana dönsem ihanet
hangi yöne gitsem acılar keser önümü
oy sevdasına, gadasına yandığım hayat
hangi uçurum kaderim benim, hangi dağbaşıyım
hangi uçurumun başında gözyaşıyım
de bana

Ben ki, hicran ağlarında bülbül,
hazan bağlarında gözü yaşlı gülüm
ah çeken bir anne'nin gözlerinde mendil
bütün mevsimlere ağlayan eylül'üm

Karlar yağdı gönül şehrime
rengini terk eden solgun gül gibi kaldı ömrüm
cemrenin toprağa vurduğu,
gülün yaprağa durduğu zaman geçti çoktan
sızılı bir bedendir artık yaşamak
ateşin koruna, gülün dikenine değdi elim

Ben ki, her kuyuda bin Yusuf
her hasrette bir Züleyha'ya yangınım
her sahrada bir Mecnun
her çölde bir Leyla'ya dargınım

Kırık - dökük hayallere sarıp umutlarımı ,
uçurumlara yuvarladım geceler boyu
çıkışı olmayan kuyulara savurdu beni rüzgarlar
bütün iklimlerin bulutları gözlerimde birikti de
düşmedi bir damla çağlayanlara
........
 
Nuri Can
Share

0 yorum: