"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

“Sultan Murad Han telaşe ile sanki bir şeyler söylemek ister. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
-Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
-Akşam garip bir rüya gördüm. Hazırlan, dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Yerde yatan bir ceset görürler.
Çevredekilere sorarlar;
-Kimdir bu, Ahali:
-Nalının hasını yapar ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa nerde namlı kadın varsa ona harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de mimli kadın varsa takar peşine.
-Naşı kaldırmalıyız.’ der padişah
Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar.
-Biliyor musun oğlum? diye dertli dertli söylenir.
Bizim efendi bir âlemdi, vesselam. Akşamlara kadar nalın yapar.
Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin;
elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helâya!
-Niye?
-Ümmeti Muhammed içmesin diye
-Hayret
-Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi. Öyleyse şimdi dinleseniz gerek. O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara Mızraklı ilmihal.
-İşte bu yüzden bakasın efendi dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada.
-Allah büyüktür hatun dedi. Hem padişahın işi ne?”
Share

0 yorum: