"düşün, düşün ki düşün gelişsin"

Gönül âşığın aşkıyla ilgili her türlü gelişmenin algılandığı yerdir. İnsanın yaşaması için gönle olan ihtiyaç ve can mefhumu ona daha da önemli bir yer hazırlar. Gönül bir hitap yeridir. Âşık gönlüyle konuşur, dertleşir. Gönül bir kuştur. Gam ve kederle beslenir. Sevgilinin hayali ile mutlu olur, nazıyla kendinden geçer. Ağyâra asla tahammülü yoktur. Sevgilisinden asla ümidini yitirmez. O aşkın yağmasına uğramış, sevilideki güzelliklerle darmadağın olmuştur. Bu yüzden perişândı, dertlidir, hayrândır, biçâredir, harâbdır, sergeştedir, şikestedir, kararı yoktur vs.
Sevgili padişah olunca, aşk ıstırabı ordu olur ve gönül denen ülkeyi yakar, yıkar. Sevgili gönül denen sarayda misafirdir. Bu saray bazen taht, divân ve meclis olarak da görünür. Yine sevgili denen sultan, peşine gönüllerden müteşekkil bir ordu takıp götürür. Âşığın gönlü sevgilinin saçları arasında yurt edinmiştir. Onun her bir tel saçı ucunda bir âşığın gönlü asılıdır.
Gönül geceler boyu ızdırab çektiği için hasta, bîmâr, yaralı ve sayrudur. Bu hastanın ilacı, şifâsı, tabîbi ve tiryaki ise sevgilinin dudaklarıdır. Hastaları arayıp sormak âdet olduğu, ilâç getirmek gerektiği hâlde sevgili buna yanaşmaz. Gönül hastasının derdi nâzdan dolayıdır. Sevgili süzgün bir bakışıyla âşığın gönlünü ok ve kılıcıyla yaralayıp deler. Sevgilinin ilgisizliği onu deli, mecnûn, çılgın, şûride, vâlih ve divâne eyler. Bu deliyi de sevgilinin zincir saçları bağlamaktadır.
Artık vuslata karşılık can nakdini vermeye hazırdır. Sevgilinin kara saçları geceye benzer. Âşığın gönlü bu geceye meyledince elbette gecenin tehlikelerine de katlanacaktır. Bu gece içinde o bir şebrevdir. Yine zülüf gece renkli olduğu için âşığın gönlünü mîskin, avâre, perîşan, sadpâre ve nâtüvân eyler.
Gönül, gamların konakladığı bir ev, hâne, virâne, hücre, harem ve halvetgâh’tır. Sevgilinin saçları tuzak, benleri de bu tuzaktaki tane olunca, gönül kuşu ister istemez bu tuzağa tutulur. Bu kuş artık gamdan yapılmış bir tuzağa girmeyi haketmiştir. Avlanan bu kuş bazen de kebap eden bir ateş olur ki gönül zaten ateşler içindedir. Âşığın gönlü ateş olup yanarken göz onu söndürmek için daima sular akıtır. Ancak bu ateş asla sönmez. Sevgili bir şem olursa âşığın gönlü onun çevresinde pervâne olur. Sevgilinin yay kaşlarından kirpik oklarını attığı nişangâh yine gönüldür.
Tasavvufta gönül bir ayna olarak ele alınır. Bu aynada Tanrı’nın tecellîsi zuhur eder. Tasavvuf gönle çok önem verir. İnsan bütün âlemin özü olduğu için insanın hakîkati de gönüldür.!
İskender Pala
Share

0 yorum: